17 Ocak 2011 Pazartesi

Prof.Dr.İlber Ortaylı'ya Şükranlarımızla


"Türkiye'de İslâm'ı Devşiriyorlar Uyanın!*
Başlıklı yeni yazı dizimizde;
Tarihçi varsa ses versin,
Allah Aşkına,
Bir tarihçi yok mu!
Demiştik.
 
Ve ilk ses geldi : 

Sayın,
Prof. Dr. İlber Ortaylı Beyefendi'nin,
Manisa'da yaptığı tarihi açıklamalar
ve gösterdiği yürekli tavır
Her türlü takdire lâyıktır.

Saruhan Evlatları olarak
Saygılarımızı ve şükranlarımızı arzediyoruz.

Not: Konferanstan alıntılar ve Manisa gerçekleri ...
Yakında...
Saruhan Gönül Dostlar, 9 Mart 2008    
ssssssssssssssssssssssssssssssssssmm
 mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm



Osmanlı Tarihinin dünyaca tanınmış ismi,
Tarih otoritesi
Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı Beyefendi,
1 Mart Cumartesi günü
Manisa’da konferans verdi.

Manisa Belediyesi’nin daveti üzerine,
Kültür Sitesinde yüzlerce Manisalıya
Şehrin tarihini anlattı.

İlk defa,
Belediyenin bir kültür organizasyonuna
Bu denli yoğun bir katılım yaşanıyordu!
Protokol çoğunlukla salondaydı.
Ayakta duracak yer kalmamıştı…

Herkesin aklında,
Manisa Belediyesinin
Kültür etkinlikleri çerçevesinde,
İlber Ortaylı gibi bir tarih otoritesini
Nasıl davet edebildiği sorusu vardı.

 Mübarek Ramazan Gecelerini
Kasaba Festivaline bunlar çevirmişti;
Müftü Âlim Efendi’yi anarken de,
Sanki Musikişinas Yusuf Nalkesen’i anıyorlardı.
Bu belediyeden
Başka türlüsü de beklenemezdi,
Manisalılar haklıydılar.



Saruhan Evlatları olarak,
Yerel basında
İlber Ortaylı’nın anlattıklarının
Aktarılış şeklini de görünce,
 Manisa’da ne yoğun olumsuzluklarla
Karşı karşıya bulunduğumuz gerçeğini
Bir kez daha hatırladık.

Ve
İlber Hocamızın
Acı tespitlerini Milletimizle paylaşmak
Boynumuza borç oldu.

 Saruhan Gönül Dostları, 12 Mart 2008 



ssssssssssssssssssssssssssssssssssssssmm
 mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm


Prof. Dr. İlber Ortaylı beyefendi,
Bu milletten makam, mevki, itibar;
Bu devletten maaş alan bir vatan evladı…

Men-İsa burjuvaları,
Her zamanki gibi
Makam ve maaş sahiplerinden
Duymaya alıştıkları yalaka tavrı bekliyorlardı tabii.

Makamın hakkını veren,
Gereğini
Lâyıkıyla yerine getiren
Bir duruş ile
Karşı karşıya kalınca,
Ne yapacaklarını şaşırıp kaldılar.
Girdikleri şoktan
Hâlâ çıkabilmiş değiller.

Ortaylı Hocamız diyor ki; 
“Bu salona girerken,
Bitişikte bir cami gördüm.
Burası Fatih’in şehri,
Burası Şehzadelerin şehri,
Böyle bir şehirde,
O gördüğüm mimarinin ne işi var?
Fatih gelse bu şehre,
Bu cami mimarisini görse;
Ağlardı.”

Ağzınıza sağlık Sayın hocam…

O cami inşaatı başladığından beri,
Bu güne kadar
Bütün gücümüzle itiraz ettik.
“Bu tarz bizim değil;
Bu mimarî tarz,
Tarihimize,
Milli bilincimize
Saygısızlıktır, hakarettir.”
Dedik; ama
Şehrin “dinozorları”
Bildiklerinden şaşar mı?

Bunlar hep aynı hocam…

700 yıllık Şehzadeler şehri
"Saruhan" adını,
Men-İsa ile değiştirenler
Bunlar değil mi?

Manisa’nın manevi fatihi
Revak Sultan’ın, Gülgün Hatun’un ismini silip
Yerine NİOBE PARKI adını koyanlara,
Bizzat Sayın Belediye Başkanına,
“Bu bir katliamdır, yapmayın,
Altından kalkamazsınız,
Vebalini taşıyamazsınız.”
Dedik.

“Dönmek yok,
Elinizden geleni ardınıza koymayın!” dediler…

Bu yapıyı,
Utanç mimarisiyle,
Şehrin vicdanına hançer gibi saplayanlar da
“Yunan fahişesi NİOBE”nin ismini,
Saruhan Bey’in merkezine kazıyanlar da
Aynı lobinin mensupları Sayın hocam.

Hiç değişmediler,
-Bu sene Mesir Kutlamalarında göreceğiz-

Hafsa Sultan’ı,
Seda Sayan temsil etsin diye
Kendilerini paralayacak bunlar.

Bunlar, bu güne kadar
“Manisa’yı Sahiplenenler!!!” hocam…

İspanya Safarat meyhanesi mimarisiyle
Cami yapar bunlar.

Revak Sultanları, Gülgün Hatunları,
Saruhan Beyleri yok ederler.

Fahrettin Altay Paşa’nın;
Evet,
Kendilerini Yunan tecavüzcülerinden kurtaran
Fahrettin Altay Paşa’nın,
İsmini Manisa caddelerinden silerler bunlar.

Hükümet binasının karşısında
Şanla şerefle yükselen Atatürk’ün anıtına
Tahammül edemeyip
Şehrin dışına atarlar.

Tarihî sokak isimlerini kaldırıp,
 Yerine numara koyarlar.

 El öpmekten dudak aşınmaz diye diye
Öptükleri el kurudu,
Ruhları doymadı bunların öpmeye.

Elli senedir,
O "sara"lı dudaklarıyla
Bütün şehri zehirlediler...


Hangi birini söyleyelim size Sayın Hocam.

İşte bunlardır,
Sizin ifadenizle “Fatih’i ağlatanlar.”

Bu şehirde sadece Fatih ağlamıyor.
Ben ne yanlış yaptım bu şehre diye,
Ağlıyor Fahrettin Altay Paşa.
Ağlıyor Parti Pehlivan.
Demirci Akıncıları’nın Lideri
İbrahim Ethem ağlıyor.

Çanakkale Şehitlerinin
Hıçkırıklarını duyarsınız bu şehirde hocam…
Bu şehirde,
Bir tek Çanakkale Şehitleri Anıtı yok.
Oysa Çanakkale’de,
En çok şehit veren ilimizdir Manisa...
Nasıl ağlamasınlar ki!...


Bu şehrin,
Gelmiş geçmiş sorumlularının,
Kastamonu, Tarsus, İskenderun,
Gazi Antep, Erzurum, Malatya, Rize vb.
Bir çok ilimize bakarak;
Şehitlerimiz için
Nasıl anıtlar yaptıklarını görerek
Utanmaları gerekmez mi?...


 Siz bir cümleyle ifade ettiniz;
“Fatih’i ağlatıyorsunuz!” dediniz.


Biz diyoruz ki;
“Şehrin manevi Fatihleri de ağlıyor,
Şehrin ruhaniyeti ağlıyor” hocam.

Size bu şehirle ilgili daha ne söylesek azdır.
İnanıyoruz ki,
Siz bu şehri çözdünüz hocam.
Salona girerken görüp,
Midenizi bulandırdığını söylediğiniz
O mimarinin “mucitleri”,
Manisa’nın “çağdaş dinozorları” Sayın Hocam.

 Onlar,
Selçuklu/Osmanlı Türk-İslâm mimarîsinin
Ne olduğunu bilirler mi?

Türk-İslâm Mimarîsinde,
Külliyenin ne manaya geldiğini,
Ne manevi görev yüklendiğini
Ve bulunduğu toplumda
Nasıl bir yeni hayat inşa ettiğini
Ne bilirler!

Bir haftadan beri
Size nasıl cevap vereceklerini
Düşünüyor zavallılar…


(Nihayet 13 Mart 2008’de Manisa HABER Gazetesinde,
Aşağıdaki köşe yazısı,
Burhan Kurtoğlu imzası ile yayınlandı.
İbretle okunsun diye aynen yayınlıyoruz:)


BURHAN KURTOĞLU
Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Görüşlerine- 13/03/2008


1 Mart Cumartesi saat 20.30’da Kültür Sitesi’nde Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı dinledik. Salon tıklım tıklım doluydu. Valimiz, belediye başkanımız, parti başkanlarımız ve Manisalılar oradaydık. Birçok toplantılarda, etkinliklerde dinleyici az oluyor ve fazlasıyla üzülüyoruz. İlber Ortaylı geçmiş yıllarda Osmanlı’yı anlatacağı için salon doldu taştı, hatta bir kısım dinleyiciler ayakta kaldılar.
Sayın hocama sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Anlatımı beklediğimiz seviyede pek değildi. Net anlatımdan ziyade, mevzuları çok geniş ve de parça parça olması nedeniyle dinleyiciler beklediklerini bulamadılar. Bu yalnız benim değil, birçok izleyicinin kanaatidir. Böylesine ün yapmış tarihçiden daha belirgin, daha net, dinleyicileri daha tatmin edici anlatım beklendi.
Sayın İlber Ortaylı konuşmasında Fatih Sultan Mehmet’in çok zevkli olduğundan, mimariye de önem verdiğinden bahsetti. Ve sözleri aynen şöyleydi:
“Eğer Fatih Sultan Mehmet yaşamış olsaydı, çarşının ortasında yapılan Yarhasanlar Camii olmazdı. Böyle mimariye izin vermezdi”
Talihsiz bir konuşmada bulundu. Yarhasanlar Camisi’nin hangi koşullardan sonra bu modelin uygun görüldüğünü bilmiyor. Daha evvel caminin olduğu yerde Emir Çavuş’un yaptırdığı Yarhasanlar Camisi vardı. Cami tarihi niteliği olmadığı gibi, kerpiçten yapılmış, mühendislerin, mimarların görüşüyle bir gün başımıza iş açacaktı. Bu cami fırtınadan veya zelzeleden yıkılabilir kanaatı hâsıl oldu. Bunun üzerine belediyemiz camiyi yıkma kararı aldı ve de cami yıkıldı.
Camiyi yapacağımız alanın etrafı apartmanlarla çevrildiği için boyu yüksek olan kubbeli bir cami yapılırsa, hoş olmayacağı, Belediye İmar İşleri ve Mimarlar Odası tarafından tespit edildi. Bu ortamı bozmayacak, meydanın görüşünü etkilemeyecek modelde bir cami yapılmasına karar verildi. Bu görüşlere o günün Belediye Başkanı mimar Adil Aygül de hak verdi. Ve de Yarhasanlar Camisi’nin mimarı da Sayın Adil Aygül’dür.
Yapılan Yarhasanlar Camisi herkes tarafından beğenildi. Karşılığında kubbeli yüksek bir mimariyi uygulasaydık, o bölge boğucu olacaktı. Camimizin kapalı kısmı 420 metrekaredir. Birçok kubbeli camiden heybetli görünür. 100–200 metrekare arasındadır. Bu yeni çağdaş modeli yapmamız çok iyi oldu. Yarhasanlar Camisi prefabriktir. Kubbeli sistemden çok daha dayanıklıdır. Dinen cami modeli yoktur. Siz namaz kılacak cemaati yeter ki toplayın Sayın İlber Ortaylı hocam. Eğer bu yıllarda Fatih Sultan Mehmet sağ olsaydı, bu mimariyi fazlasıyla beğenirdi. Çünkü ileri görüşlüydü. Yeniliği benimseyen bir kişiydi. Ülkemizde birçok mimar, mühendis gençlerimiz var. Bunlar da yenilik peşinde. Onlara da fırsat verelim. Hep toprağın altındakilerle öğünmeyelim. Gönümüzde nice Mimar Sinanlar var ve nice Mimar Sinan’dan daha üstünleri olacak.
Sayın İlber Ortaylı hocam size Yarhasanlar Camisi’ne benzeyen eski eserleri bildirmek istiyorum. Dimetoka Çelebi Sultan Mehmet Camisi, Yarhasanlar Camisi’nin aynı çatı sistemi. Yapımına 1420’de başlanmış. Malzemesi Dimetoka Kadısı Seyit Ali Efendi tarafından tedarik edilmiş. Yapımı Toğan Bin Abdullah tarafından inşa edilmiş.
Üsküp’te Yahya Paşa Camisi. Çatısı Yarhasanlar Camisi’nin aynısı. 1505’te yapılmıştır. Vedat Dolakay, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıydı. Kendisi mimardı. Kocatepe Camisi’nin olduğu yere çok güzel değişik modern bir proje hazırladı. Temelleri atıldı. Fakat yeniliği göremeyenler yapılan bu mimariyi reddettiler. Yerine Selçuklu eseri taklit edildi.
Bugünkü Kocatepe Camisi yapıldı. Kocatepe Camisi çok güzel fakat eski eserin benzeri olduğundan lütuflar, övgüler eskinindir. Benzerine övgü hakkı pek yoktur.
Evet değerli hocam Sayın İlber Ortaylı, Vedat Dolakay’ın cami modelini, o projeyi Pakistan aldı ve Adisababa’da inşa ettiler. Görenler hayran kalıyor. Fatih Sultan Mehmet görseydi, herhalde çok beğenirdi. Çünkü Fatih Ortaçağı kapatıp, Yeni Çağ’ı açan cihan imparatoruydu. Vedat Dolakay’ın projesini çizdiği caminin bir hayli küçüğünü, Akçakoca’da yaptılar. Çok ta güzel oldu. Herkesin beğenisini kazandı.
Sayın hocam, keşke Yarhasanlar Camisi’nin içine girseydiniz. Hayran kalırdınız ve Manisa’ya geldiğinizde tekrar tekrar görmek isterdiniz.  Spil Dağımız’da yer almak istemişsiniz. Ne kadar iyi olur. Bizim Yarhasanlar Camimizi de sık sık ziyaret eder, namaz kılarsınız. Sayın hocam, ben kızmadım, darılmadım. Keşke Yarhasanlar Camisi’ni bir bilenden dinleseydiniz. Manisa’ya geldiğinizde Burhan Kurtoğlu’nu arayın, ben caminin çok yakınındayım.
 Yarhasanlar Camisi Dernek Başkanıyım.
Saygılarımla.



Ayıp değil ya Kripto olmak

Kripto Dalokay’ın,
Kendileri gibi çağdaş mimarî anlayışının,
Ankaralı “gericilerden” neler çektiğini;
Mimar Sinan döneminin kapanalı çok olduğunu;
Bu “gerici” anlayışın,
“Selçuklu taklitçiliği”nden başka bir şey bilmediğini;
Aslında sizin de bunlardan biri olduğunuzu;
Manisalıya şikâyet ediyorlar.
. . .

“Selçuklu size battı mı?” diyesi geliyor insanın.

O Selçuklu Türklerinin,
İnsanlığa hediye ettiği
Külliye anlayışını kavramaya
Sizin havsalanız yetmez.
Yatakhanesi ile aşhanesi ile
Medresesi ile kütüphanesi ile hamamı ile
Külliye, başlı başına bir medeniyettir.
 Toplum madden ve manen
Temizlenir külliyede.

Çıfıtın nesine Külliye,
Medrese, Kütüphane…
Herkes kendi kültür köklerine göre
Mimarî tarz seçer.
 Çıfıt,
Selçuklu Türk- İslâm mimarî tarzını
Kullanacak değil ya…



“Anlayamıyorum, anlaşılır gibi değil,
Bu şehir bütün dünyada,
Fatih ile
Saruhan Bey ile anılır.
Bu şehirde bir üniversite kurmuşsunuz,
Adını Celal Bayar koyuyorsunuz,
       Hiç anlam veremedim!”
Diyorsunuz.

Biz bu şehirdeyiz;
Bu şehirde olup bitenleri,
70 senedir anlayamadık biz Sayın Hocam,




Eminiz ki siz,
Mezkur üniversitenin de
Kuruluşundan itibaren
Her safhasının farkındasınız.

Kuruluşundaki kuşatılmışlığını;

 Muradiye kampusunun,
Mustafa Kemal iradesiyle millîleştirilen,
Bu yüzden, 40 yıldır cebelleşilen
Arazi üzerine yerleştirilişini;

 Her türlü yolsuzluğun, rüşvetin,
Ahlaksızlığın hüküm sürdüğünü;
Ve bu özelliği ile
Üniversitelerimiz arasında
şöhret sahibi olduğunu;

Rektör yardımcısının,
Askerlikten kaçmak, belgelerde tahrif,
Sahtecilik vb. suçlardan
Ağır ceza mahkemesinden,
İki yıl on bir ay hapse mahkûm edildiğini;

Bu mahkeme kararına rağmen, “suçlunun”
Üniversite bünyesinde, bölüm başkanlığı,
Anabilim Dalı Başkanlığı ve öğretim üyeliği
Görevlerine devam ettiğini;

Bu yüz karası fotoğraf karelerinin
Hepsinin farkındasınız eminiz…

Adını Manisa'ya, daha doğrusu
Saruhan’a yakıştıramadığınız üniversite,
İşte bu Üniversite,
Hocam...



Sayın Hocam,
Şuna da emin olun ki,
Konu başlıkları halinde dillendirdiğiniz
Manisa gerçeklerini seslendirecek,
Bizim de bilim adamlarımız var Manisa'da.
Fakat malûmunuzdur ki
Basınıyla, medyasıyla,
Kapkara bir Kripto Faşizminin
“İşgali altında” olan bir şehirde,
Fikri hür, zemini hür bir vasat mümkün değildir;
Böyle bir ortamda
Bilim adamı,
Özgürce fikrini beyan edemez,
Tebliğini veremez.


İşte Hocam,
Türkiye'yi her alanda kuşatan
Siyonazist faşizmin,
Manisa'ya yansıyan görüntülerinden bir fotograf.
Buyrun işte,
Koskoca bir İlber Ortaylı bilim sundu,
Nasıl ahlâksızca saldırdılar!

NOT:
İslam inancında, İslam ahlâkında ve Türk Kültüründe
Birini yemeğe çağırır gibi,
Bir şey içmeye davet eder gibi
Allah’ın evine namaz kılmaya davet etmek yoktur.
“Gel, seni davet ediyorum, falan yerde namaz kılalım” demek edepsizliktir.
İslam’ın mabedinde buluşmak sadece Ezan-ı Muhammedî ile olur.
Bu Wolfovichler (!) İslam’ı da bilmiyorlar ne yazık ki.


*********

DEVAM EDECEK 





Saruhan Gönül Dostları 17 Mart 2008

..................................ssssss.................................
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,yy,,,,,,,,,,



  
İlber Ortaylı, konferansında
Devamla diyor ki;

 -Bu şehrin adı Saruhan değil miydi,
Nasıl Manisa oldu anlayamadım…

Sayın Hocam, bu şehrin adını Manisa yapan
Çok ünlü birinin mezarı İzmir’deki bir maşatlıkta,
Çok ünlü diğerinin mezarı da Beşiktaş’taki bir maşatlıktadır.
Manisa kelimesinin anlamını ise
Etimoloji ve klasik filoloji bilginlerinden
Öğrenmiş bulunuyoruz ki
Bu ismin anlamını söylemeye utanıyoruz…
Her halde onlar da utanmış olmalılar ki
İl Genel Meclisi ve Şehir Belediye Meclisi
1926 kararlarını yok ederek imzalarını saklamışlar.


Sözde yazar Kurtoğlu (Wolfovich),
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın konuşmasını beğenmemiş.
Biz de diyoruz ki:
—“Ya beğenseydi, koskoca İlber Ortaylı ne hallere düşerdi…”
Salonda bulunanların görüşlerine de ipotek koyarak;
—Bu yalnız benim değil,
Birçok izleyicinin kanaatidir“ buyurmuşlar!
Edep Ya Hu!
Hepimiz oradaydık
Ve salonda hiç kimse senin gibi düşünmüyordu.

Efendim,
Yarhasanlar Camisi'ne
(Müslümanlar Camii'ne diye yazar)
Benzeyen eski eserleri açıklıyormuş bilgiçimiz.(!)

Yunanistan'da Dimetoka Çelebi Sultan Mehmet Camii,
Üsküp’te Yahya Paşa Camii.





Sözde örnek gösterdikleri Camiilerde,
Namaz kılan birileri olarak diyoruz ki;
—Nasıl olsa hemşehrileriniz o camileri bilmiyor…
Atın, atın ama desteksiz atmayın!
—Siz “sözde cami mimarinize” analoji yapmak istiyorsanız,
Sizin mimarinizi anlamak için
Şişhane’deki Neve Şalom Havrası’nı incelemelisiniz!


Gelelim yeni, yepyeni mabed / kilise mimarilerine:
Amerika / Norfolk-Newport’ta, Philadelphia’da,
New Orleans’ta, Kanada’da, Montreal’da
Yepyeni kiliseler yapılmıştır ama
Mimarileri,
Bin yıl önceki Gotik veya Barok tarzından kopyalanmıştır,
Neden?
Çünkü bütün dinlerde mabed mimarileri bir defa keşfedilmiştir.
Yani, "modern" dünyada dahi mabed yaparken,
Kendi mimarisinin bin yıl öncesinin karakteristiği
Seçilmiş ve kopyalanmıştır.
Bu, İslamda’da, Hristiyanda’da,
Budizmde’de, Yahudide’de böyledir.
Tabii ki bu akılsızlar (!)
Amerika’da, Kanada’da, Kafasında huniyle gezen
Bizim Sinir Zihni Mimar Mucitlerimizden mahrum kalmışlardır.
Bu ucube camii mimarları, bir gün,
Hamamdan anadan üryan fırlayarak
“buldum, buldum, Arşimet Kanununu ben buldum “
Diyerek bağırıp feryat figan olurlarsa
Hiç şaşırmayalım ki
Güvencemiz olan Sarı Bina’ya iyi bakın!


Bırakınız mabed mimarilerini,
Amerika / Philadelphia’daki, ilk Parlemento binası var.
Amerikalılar’ın İngilizlere karşı kazandığı
İlk zaferin duyurulduğu bağımsızlık çanı
Burada çınladığı için oraya Liberty House (bağımsızlık evi)
Ve Liberty bel demişlerdir.
Amerika’nın ilk Parlamento binasını görmemişler ki,
Amerikalılar’ın 2500 yıl önceki Anadolu mimarisini
Nasıl kopyaladıklarını bilsinler…





Yine, Amerika / Norfolk-Newport'taki
İlk Amerikan bankasını da görmemişler ki
Amerikalılar'ın 2500 yıl önceki
Anadolu mimarisini nasıl kopyaladıklarını bilsinler...



Gâvurun dünyasında bile,
"Toprak altında yatanların yaptıklarıyla övünmeyin"
Demek yoktur.
“Ben Leonardo da Vinci’yi aşarım”
“Boticelli’yi de, Centili Bellini’yi de aşarım”
“Mimar Sinan da kim olmuş” demek yoktur.
Bu görmemişler ne buyurmuşlar:
“Biz Mimar Sinan’ı da aşabiliriz, bize fırsat tanıyın,
Bizden ne Mimar Sinanlar çıkacaktır (aferin) “
Allah kendilerine akıl fikir sağlığı versin; işittik ki
İlber Hoca bir daha ki sefere bir düzine huni ile gelecekmiş,
Çünkü bu zat-ı muhteremler kafalarına huni geçirerek
“Biz Napolyon olduk” diyebilirler.

Böylece, cümle âlem anlamış bulunuyor ki,
İLK TIMARHANE NİÇİN MANİSA’DA AÇILMIŞTIR? !!!




Yazarın, kendi ucube mimarî tarzına örnek olarak gösterdiği iki camii;
(Emsal olarak gösterdikleri bu yapılar Mesciddir, Cami değildir...)



Ömrünüz yalanla geçti...
Hayatınız yalandı zaten...
Bir daha Manisalı'ya yalan söylemeyin...
Haddinizi aşmayın...

" Yalancının...."
Saruhan Gönül Dostları 26 Mart 2008 
ssssssssssssssssssssssssssssss......sssssssssssssssssssssssssssssmm
 mmmmmmmmmmmmmmmmm.....mmmmmmm


İçimiz yanıyor Sayın Hocam,

Sızım sızım sızlıyor içimiz…



Diyorsunuz ki;

“Bu söylediklerimi anlamak için

Manisa Yahudilerini inceleyin”

Biz inceledik hocam,

İnceledik, gördük ve anladık biz.

Yalnız,

Sizin bahsettiğiniz bu meczuplar,

Mabetlerimizi Havra’ya çevirdiler de

Kimsenin ruhu duymadı,

Onu anlayamadık…



Herkesin anladığı şudur;

Bir avuç gizli Yahudi oluşunuzu

Kabul ettik,

Başımızın üstüne;

İyi de,

Binde bir bile olmadığınız halde

Kültürümüze, tarihimize, mabetlerimize;

Tüm mukaddeslerimize

El koydunuz;

Bu nasıl iştir,

Bu nasıl bir ihanettir




Biz bunları kendimizden hiç ayırmadık

Biliyor musunuz hocam;

Ama onlar,

İnançlarımızı katlettiler,

Camilerimizi Havra’ya çevirdiler,

Dinimizi çaldılar;

Camilerimizden,

Şapkadan tavşan çıkarır gibi

Havra çıkardılar…

Nüfusun binde biri olmadıkları halde

Bunu nasıl yaptılar,

Nasıl becerdiler onu anlayamadık…



Sayın Hocam,

Belki bize,

Biz Manisalılara

Sitem de ediyorsunuz;

Anlıyoruz, haklısınız.

Ancak bizler,

Bu işgal edilmiş şehrin

Biçareleri de değiliz.

Hiçbir şey yapamıyorsak bile,

Allah Şahidi olarak

Tarihe not düşüyoruz.



Merak etmeyin;

Bu

Binde bir bile etmeyen meczuplara,

Haddini bildireceğimiz günlerin

Uzak olmadığını

Müjdeliyoruz size…



İnanç ve kültür katliamını,

Acımasızca uygulayan;

Saruhan Bey’i, Men-İsa/Mania-sa yapan kriptolara,

Söyleyecek sözümüz var buradan;

-Yesrib’i, Medine yapan

Sahabe’nin hakkı için;

-İkonia’yı, Konya,

Konstantinapol’ü, İstanbul yapan

Atalarımızın hakkı için;

-Galli Polli’yi, Gelibolu yapan

Şühedanın hakkı için;

-Muhammed Mustafa’ya (as)

Sadakatin hakkı için;

-Mustafa Kemal iradesine

Hürmetin hakkı için

Gereğini yapmak

Boynumuzun borcu olsun…



Endişelenmeyin;

İşgal yıllarında,
  
İstanbul'un Fethinin

460. yıldönümü kutlamalarını yasaklayan;
(30 Mayıs 1919 Yeni İstanbul Yayını, İstiklâl Harbi Gazetesi)
 Yunan işbirlikçisi bu kitapsızların,

Hüsnüyadis/Bagorji artığı bu Allahsızların

327 sini de biliyoruz bugün hocam.


Buralarda, imam kılıklı

Kaç gizli haham olduğunu da biliyoruz!



Yine biliyoruz ki,

Makam ve mevki sahibi olmak için,

İzmir’deki Sara annelerinin

Ellerini öperlerken;

Ne bu milletten utanmışlardı,

Ne de Allah’tan korkmuşlardı.

Ve ne de vicdanları sızlamıştı.



Saruhan Bey evlatları olarak,

İhanet yuvalarını

Üfleyerek dağıtacağımıza,

Bu ihaneti sona erdireceğimize

Ant veriyoruz size hocam, ant!

“Mazlum ile aramda perde yok”

Diyen mesajın hakkı için;

“Üzülmeyin, gevşemeyin,

İnanıyorsanız, muhakkak siz üstünsünüz”

Diyen Müjde’nin hakkı için

Kazanacağımızdan emÎniz…




327 lere rağmen,

İstanbul’un Fethini

Şanla şerefle kutlayacağımız;

8 Eylülleri,

Önceki eylüllerin acısını hatırlayarak

Ve  o bilincin coşkusu içersinde anacağımız


Saruhan Kandillerinde

Buluşmak umuduyla


Siz de emîn ve rahat olun hocam, 

Başaracağız...


İlimle, bilimle, bilgiyle

Başaracağız Hocam…


Saruhan Gönül Dostları 30 Mart 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder