18 Ocak 2011 Salı

İBRET ALINACAK NUTUK: Prof. Dr. Nadir ÖZKUYUMCU

ÜRK OCAKLARI DERNEĞİ MANİSA ŞUBESİ
2009–2010 DÖNEMİ AÇILIŞ KONUŞMASI

11 Ekim 2009, Pazar
Sayın Emniyet Müdürüm,
Şehrimizin çok değerli Mülki ve İdari Amirleri,
Kıymetli Üyelerimiz ve Misafirlerimiz,
Basınımızın Güzide Temsilcileri,

Yeni dönem faaliyetlerimize başlamak, aramızda birlik ve beraberliği pekiştirmek amacı ile düzenlediğimiz “Geleneksel 12. Pilav-Ayran Şöleni”mize hoş geldiniz der, hepinize saygılarımı sunarım.
Türk Ocakları Osmanlı Devleti’nin en bunalımlı zamanında Türk Milleti’nin varlık ve yokluk mücadelesi verdiği bir sırada ve toplumun hangi fikri esaslara dayanacağının tespiti ile meşgul olunurken kurulmuş, kısa zamanda asker ve sivil aydınların toplandığı, daha sonra Milli Kurtuluş Hareketi’nin fikri ve manevi ortamının hazırlandığı bir merkez olarak temayüz etmiştir.
Türk Ocakları’nın amacı, Türk Milleti arasında milli bilincin uyanması Türk Kültür ve Medeniyeti’nin genç nesillere aktarılması, Türk Milleti’nin sosyal ve ekonomik alanlarda geliştirilmesidir.
Türk Ocakları Manisa Şubesi olarak bizler de bu yeni faaliyet dönemimizde, Milletimizin geleceği için doğru fikir ve görüşleri, sağlam ve tutarlı hedefleri ile Türk Milli Kültürünün yeni nesillere aktarılmasında “gönüllü bir mektep” görevini, bugünkü kısır siyaset çekişmeleri dışında kalmaya özen göstererek, yerine getirmeye çalışacağız.
Türk Ocakları dün Milli Mücadele’de nasıl aktif rol almış, büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün en önemli destekçilerinden olmuş, Cumhuriyeti kuran iradenin yanında bulunmuş ise, bugün bizlerin de Devletimizin bekası için, bu görevi aynı akıl, irade, heyecan ve kararlılıkla yerine getirme azminde olduğumuzu burada belirtmek isterim.

Değerli Misafirlerimiz;
Günümüz Dünyası, görünüşte Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği “Yeni Dünya Düzeni” projesi ile yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Küreselleşme anlayışı da bu projenin en önemli ayaklarından biridir.
Ülkemiz de “Yeni Dünya Düzeni”nin getirdiği problemlerin tam ortasında bulunmaktadır. Öyle ki, bir taraftan Kafkasya, Balkanlar ve Orta Doğu’da olup bitenler, diğer taraftan Türk Dünyası, İslâm Dünyası ve Batılı Devletler ile ilişkiler. Ne yönden bakılırsa bakılsın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içinde olmadığı ya da etkilenmeyeceği bir gelişme Yeni Dünya Düzeni’nde mümkün değildir.
Yeni Dünya Düzeni’nden en çok etkilenecek olan ise İslam Dünyası’dır, Türk Dünyası’dır. Batı Dünyası için “Türk demek Müslüman demek”tir. Buna göre asıl hedef Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem Türk Dünyası’nın ve hem de İslâm Dünyası’nın kilit konumundaki en önemli ve öncü devletidir. Bu Dünya’nın içinde bulunduğu durum dikkate alındığında en önemli görevin de Türkiye Cumhuriyeti Devletine, yani bizlere düştüğü görülmektedir.
Yeni Dünya Düzeni’nin; “öteki” olarak gördüğü Türk Milletini (ve İslâm Dünyasını) bölmek, parçalamak için yeni projelerini uygulamaya koyduğu bir gerçekliktir.
Bu bağlamda;
1.      Türkiye-ABD İlişkileri,
2.      Çevre Ülkelerle İlişkilerimiz (Balkanlar, Rusya, İslâm Dünyası, İsrail),
3.      Türkiye-Türk Dünyası İlişkileri,
4.      Türkiye-AB İlişkileri büyük bir önem arz etmektedir.
Bizler bu projelerin farkındayız. Ayrıca içeriği bilinmeyen, milletimizin ve devletimizin lehine olmayan her türlü açılımların da dışında olduğumuzu belirtmeliyim.
İşte yeni dönem programlarımızda ağırlık vereceğimiz konuların bir bölümü bu başlıklar olacaktır.

Değerli Arkadaşlar;
Bir diğer önemli konu da din-siyaset ilişkisidir. Şunu peşinen ve öncelikle belirtmek isteriz ki bizim kimsenin dini yaşantısını ve tercihlerini doğrudan hedef almak gibi bir düşüncemiz bulunmamaktadır. Ancak, bugün özellikle Orta Doğu’da oynanmak istenen oyunlardan biri de bölge halkının hassas dini duygularını hedef almaktadır. Bu konuda yeni bir takım dini cereyanlar ortaya çıkarılmakta, yüce dinimizin tasvip etmediği aşırılıklar, İslâm Dininin aslından gibi sunulmaktadır.
Türk ve İslâm tarihine bakıldığında, İslâm Dininin özellikle ahlâkî yönden yayılmasında tasavvuf ve tarikatların önemli bir yer tuttuğu bir gerçekliktir. Hoca Ahmed Yesevî başta olmak üzere Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında, Müslüman Türk Milletinin batıya doğru olan göç haritasında, ilk olarak hep bu gerçeklik ile karşılaşırız. Bu gönül erlerinin yerleştikleri topraklar daha sonra akıncılarımızın gelişi ile sağlam bir Türk Yurdu, Türk Vatanı haline getirilmiştir. Ancak günümüzde bu önemli kurumlarımız Yüce Dinimiz İslâm’ın Ahlâkî boyutunu insanımıza kazandırmanın ötesine geçerek, Cifir, Hurûfilik, Gaybtan Haber Verme gibi dinimiz İslâm’ın sakınılmasını ve uzak durulmasını emrettiği konularla meşgul olmaya başlamış ve bozulmanın, aslından uzaklaşmanın yoluna girmiştir.
Diğer taraftan da, bazı “din âlimleri !!!”; “akla ve mantığa uygun”olan son dinimizin, “akıl ve mantık dini” olarak algılanması gerektiğini toplumda yaymaya çalışarak, dinde reform adı altında bilerek veya bilmeyerek dini bozmaya, değiştirmeye kalkışmışlardır. Bazıları da bütün dinlerin aynı gayeye sahip olduğunu ifade etmekten çekinmeden, tarihimizde ve literatürümüzde azınlıklar için kullandığımız “cemaat” kavramını, “kendilerini !!!”, “diğer Müslümanlardan !!!” ayırmak için kullanır hale gelmişlerdir.
Yeni dönem programlarımızda ağırlık vereceğimiz konuların bir bölümünü de bu konular oluşturacaktır.

Kıymetli Misafirler;
İçinde yaşadığımız Manisa, tarihten bugüne önemli bir şehir olma özelliğini hiç kaybetmemiştir. Şehrimiz Saruhan Sancağı işgal yıllarında, resmi makamlarca, tek bir kurşunla olsun direnme göstermeden Yunan işgal güçlerine teslim edilmiştir. Üzülerek ifade etmek gerekirse, günümüzde de Cumhuriyetimizin simgelerinden olan, Cumhuriyet Türkiyesi ile özdeşleşmiş olan kurumlarımızın, anıtlarımızın durumu sanki bu işgali yeniden yaşıyormuşuz görüntüsünü vermektedir.
Örneğin ATATÜRK’ün kurduğu ve adını bizzat verdiği, Cumhuriyet ile özdeşleşmiş Sümerbank’ın, bizzat ATATÜRK’ün yabancıya satışına yasak koyduğu bir kurumumuzun, yabancıya satılmak istenmesinin şehrimizde kopardığı gürültü hala hafızalarımızdadır.
Diğer taraftan devletimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün heykelinin, ülkemizde en son dikilen heykellerden olmasına karşın, Cumhuriyet Meydanındaki yerinden sökülmesi de, Cumhuriyetin kurucusuna karşı yapılmış bir ayıp olarak Manisa’nın tarihindeki yerini almıştır. Türk Ocakları Manisa Şubesi olarak beklentimiz; Cumhuriyet Türkiyesi ile özdeşleşmişATATÜRK HEYKELİ’nin yeniden yerine konulmasıdır. Yetkilileri bu konuda göreve davet ediyoruz.
İşgal günlerindeki kahramanlarımız, çete reislerimiz bugün pek çoğumuz tarafından isim olarak dahi bilinmemekte ve tanınmamaktadır. Çocuklarımız ise bu kahramanlarımızdan habersizdirler. Örneğin Manisayı işgalden kurtaran Türk Ordusu’nun başında bulunan Seyfettin Çalbatur ile Fahrettin Altay paşaları, Tarzan olarak isimlendirilen ve her yere heykeli dikilen kişi kadar, hangimiz ne kadar biliyoruz ve tanıyoruz. Parti Pehlivanı, Sarı Efeyi, Saçlı Efeyi, Şehit Makbuleyi, Müftü Âlim Efendiyi, Efelerimizi, Zeybeklerimizi, ilk şehitlerimizden olan Halit Paşayı ne okullarımızda ne de milli günlerimizde ve bayramlarımızda anlatanlar oldu. Bu kahramanlarımız hiç anlatılmadı.
İşte bunun için içinde yaşadığımız Manisayı da yeni dönem konularımız içinde sizlere tanıtma gayreti içinde olacağız.
Sözlerimi bitirirken Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Akhisar Türk Ocağında 5 Şubat 1923 yılında yaptığı konuşmayı okumak istiyorum.
“Efendiler, Dünyada hiçbir millet yoktur ki büyük veya küçük eziyetlere, sıkıntılara uğramamış olsun. Çünkü her millet yaşamak zorundadır. Yaşamak için çalışmak şarttır. Şimdiye kadar birçok millet çok çeşitli darbelerle karşı karşıya kalmışlardır. Bu darbeler sonucunda iki durum ortaya çıkar. Birincisi; bu darbeler bir milletin benliğini, varlığını ortadan kaldırır. İkincisi; bu darbeler görünen şekli ortadan kaldırsa bile asli ögeleri yıkamaz. Buna benzer darbelere uğrayan bir ülkede ikinci sonucun olabilmesi için o ülkenin dayandığı milletin çok güçlü olması gerekir. İşte, Türk milleti öyledir. Türk toplumu aldığı darbeler karşısında varlığını korumasını bilmiştir. Gerçi, dışarıdan gelen bu darbeler Osmanlı Devletini yıktı, fakat asli unsuru olan Türk milletini mahvedemedi. Türk milleti, varlığını devam ettirebilmenin hangi sebep ve şartlara bağlı olduğunu bilerek yeni bir devlet kurdu. 05.02.1923”
Türk Ocakları Manisa Şubesi olarak bizler, ATATÜRK’ün dediği gibi, asli unsur olan Türk Milletinin milli ve manevi değerlerini yaşatmak, milletimizi millet yapan özelliklerimizi genç-yaşlı, kadın-erkek bütün insanımıza anlatmak, aktarmak, böylece asli unsurun güçlü bir yapıda varlığını devam ettirmesi konusunda üzerimize düşeni yapma gayreti içinde olacağız.
Yeni dönem açılışımıza katıldığınız için hepinize kalpten teşekkürlerimi arz ediyor, Cuma akşamları yapacağımız programlarımızda sizleri de aramızda görmek temennisiyle saygılarımı sunuyorum.
                                                                       Prof. Dr. Nadir ÖZKUYUMCU
                                                                             Yönetim Kurulu Adına
                                                                                         Başkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder