17 Ocak 2011 Pazartesi

Editör: DEMOKRASİ İLE YOK EDİLİYORSUNUZ ÜZÜLMEYİN(!)


 Çanakkale, Sarıkamış

Ve hatta

İstiklâl Harbi şehitlerinin çocukları,

Sizi “demokratik” yollarla

Uşak yapıyorlar

Sevinin (!)

Size demokrasi gelsin diye
Defalarca
Atatürkçü(!) askerî darbe yaptırdılar;
Bütün Türk Derneklerini,
Atatürk Derneklerini kapattılar;
Ama Atatürk'ün katili olan
Hiçbir derneğe dokunmadılar.

Darbecilerin emriyle
Bütün Türk Dernekleri kapatıldı;
Lâkin Siyonist Mason Dernekleri,
Uyuz aslanlar derneği, dönekler kulübü,
Sizin "demokratik" yaşamınız için
Hep desteklendi.

=Darbeci paşalar “irtica var” dedikçe
Hiç yalancı çıkmadılar;
Siyonist-Haçlı irtica,
Ve Siyonist-İslâmcı tarikatlar
Mantar gibi çoğaldı…
İrtica var dediler,
Her defasında,
İrtica, darbe yaptı.
Millet yarım yüzyıldan beri
İslâmî bir irtica beklerken
Siyonist-Haçlı irtica geldi.=

İstikbaliniz
Yahudi Faşistlerine teslim edildi.
Daha ne istiyorsunuz?

Sonra sivil darbeler yapıldı;
Türk olmak yasaklandı;
Artık atalarınızın yükünden de kurtuldunuz;
Atalarınızın şerefi size ağır geldi,
Şeref yükünü sırtınızdan atarak
Hafifmeşrep oldunuz;
Hafiflediniz…
Sevinin, sevinin (!)

Atalarınız
Yunan-İngiliz işgâl günlerinde
Yunan bayrağı altında bile,
Türk bayrağı altında yaşayan sizler gibi
Ödlek değildi.
Demokrasi geldi ödlek oldunuz,
Demokrasinin şiddetinden  ödünüz patladı;
 Efeleri aptal yerine koyarak,
Efemine oldunuz.
Erkeklikten sıyrılarak hafiflediniz…
Daha ne istiyorsunuz?
Sevinin hasbalar!...Sevinin (!)…

Zalim (!) Padişah zamanında bile,
Namık Kemalleriniz, Neyzen Tevfikleriniz,
Kırkağaçlı Şair Eşreflerinizle
Bir çiçek bahçesi gibiydiniz.
Zalim demokrasi geldi kurudunuz, ot oldunuz,
Saman gibi savruldunuz…
Demokrasi geldi diye
Sevinin hasbalar, sevinin (!)…

Bir siyasi fırkanız var,
Siyonist irticaya “laiklik” diyor;
Atatürk’ün katilleri için
Siyonist Masonlar laikliğin güvencesidir…
Diyor,
Atatürkçülüğü
Küffârın hizmetine sokmak için
Canla-başla çalışıyor…
Sevinin (!)

Bir başka siyasi fırkanız,
“Sulu zırtlağa ilimon” diyor;
Tarikatçıya demokrat diyerek
İslâm’ı küffârın hizmetine sokmak için
Canla-başla çalışıyor…
Sevinin (!)

Bir başka siyasî fırkanız da,
Milliyetçiliği küffarın hizmetine sokmak için
Canla-başla çalışmaktadır…
Bunların yandan çarklı
Gayrı millî milliyetçileri de stepnesi…
Milliyetsiz milliyetçileriniz bile var.
Sevinin (!)

Bedirhanlar’ın (Padişah katilleri)
Kriptoların yönettiği,
Kürt olmayan Kürtlerin yönettiği
Bir başka fırkanız da,
Kürtlerimizi kâfirin hizmetine sokmak için
Canla-başla çalışıyor…

Şimdi gelmiş, dalgasını geçerek;
-”Askerî darbe olacakmış duydun mu?...” diyor.
El cevap:
Darbe yapabilmek için, elinde
Asker ve silah olması yetmez,
Bir de sana ait bir vatanın olmalıdır!...
Vatan elden gitmiş… Vatansız kalmış,
Allahsız Kambur Felekler dalga geçiyorlar.
Hayır!
Kesinlikle askerî darbe olamaz !...
Çok demokrat oldukları için mi?
Yoksa vatanları ipotek altında olduğu için mi?...
Kesinlikle askerî darbe olmaz dedik !
Belki de,
CİA-MOSSAD ajanlarının sivil darbelerinden
Askerî darbelere münhal kalmamıştır…
Sevinir misin, üzülür müsün?...
 Güler misin, ağlar mısın?...
Sen bilirsin !!!

İşte, hepsi de aynı işi yaparak,
Koskoca bir milleti
Cehenneme götüren arabaya
Dört tekerlek olmuşlar,
Sahte Demokrasi Cehennemi’ne
Dörtnala koşuyorlar…

Milletimiz artık bunların hepsine
“Tekerlek Fırkası” diyor.
Dört adet “Tekerlek(!) Fırkasının” çektiği
Cehennem arabası…
Biniyorsunuz bir alâmete,
Gidiyorsunuz kıyamete…
 Sevinciniz demokratik olsun !!!

Şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarını satmak
“Demokratik” bir haktır(!!!)
On kilometre büyüklüğündeki
Uzun bayraklar ne işe yarar?...
Gerçekten bayrak sevgisinden mi
Devasa bayraklar moda oldu?

Bu ifrat, bu tefrit;
Davranış bilimi istidlâlinde çok korkunçtur;
Bu, bir suçlunun ruh halidir;
Atalarımız elle yapılmış,
El kadarcık bayraklarla
Dünya tarihinin en muhteşem
İstiklâl Zaferini kazanmışlardı…
İstiklâl Harbi kahramanlarıyla kıyasladığımızda;
Siz sanki on kere on İstiklâl Harbi yapmış gibi,
On misli, yüz misli büyük bayraklar çekiyorsunuz…
Şehitlerimizin kanıyla sulanmış
Toprakları satmak için,
Şehitlerimizin rızasını almadıysanız,
Ahlâksızlığınızı örtmek için
Büyük Bayraklarınızın altına saklanmayınız;
Kıçınız görünüyor!
Er ya da geç,
Sizi, şehitlerimizin kanı tutacak,
Yedi göbek dölleriniz bile çarpılacaktır;
Hayâsızlar!!!

 Demokrasi iyi bir şey(!) dir.
Kimisi “zıbık” yerine kullanır…
Çoğu zaman siyasetçilerin
Zıbığı olmuştur.

En iyisi,
Yalancıktan “Demokrasinin Beşiği” dedikleri,
Eski Yunan’ın altın çağına
Bir gidelim bakalım;

Gelin, yaklaşın…
Şu agoranın konuşma kürsüsünün
Yanındaki küpe bir bakın.
İşte bu küp, bir oy sandığı,
Yani sözde demokrasi küpüydü.
Demokrasinin beşiğinde nasıl demokratça
Sallanıyorlarmış bir bakalım.

İlk önce, halkın arasından gelerek,
Soysuz soyluları aşan bir
Kahramanlık timsali olan komutanları
Sürgüne göndermek
Ve
Zindanlara atmak için  oylama yapmışlardı. M.Ö 640.

Oylama işi için kaplumbağalar katledilerek,
Altıgen şeklinde
Kabuk boğumları çıkarıldı.
Buna “ostraka” dediler.
Kahraman Komutan Lisidis,
Büyük zafer kazanmış,
Halkın gözünde ve bağrında soylu soysuzların
Ününü aşmıştı.
Bu nedenle komutanın
Cezalandırılması için oylama yapıldı.
Bu oylama işine de “Ostrakizmoz” dediler.
=İşte bu ostrakizmoz yıllarında  Atina’lı Siyonistler

Yunanistan’ın doğusunda bulunan

İonia ve Aolia gibi illerde

Kasten anarşi çıkararak

Terör olaylarını başlatmışlardı.


Atina’lı Siyonistler

Terörü sürüncemede bırakarak,

Orada

Kendi teröristlerine,  EKK’ ya (Epsilon Kapa Kapa)

Asker ve erkek komutanları katlettiriyorlardı.

Hatta  EKK katillerini şereflendirmek için

Heykellerini bile yapmışlardı.

-Darısı kimin başına (…) -

Böylece meydan, kahpe siyasetçilerle

Ürkek ve mertek, liboş komutanlara kalıyordu.

Batıdan da Arnavut V. Philipp bastırınca,

Roma ordusu

Bu yumuşak komutanların dönemini fırsat bilerek

Sözde Yunanistan’ı kurtarmak için,

Askerlerini boydan boya Yunanistan’a geçirdi.



Halk Agora meydanında heyecanla ve merakla toplanmış,

Yunan Başkumandanı Aleksi’ye durumu soruyordu.

-Roma Ordusunun askerlerini Yunanistan’a geçirmişler

Ne dersiniz Başkumandan Aleksi?

Başkumandan Aleksi,

Gözlerini kırpıştırarak ve yutkunarak,

Siyasilere de cilve yaparcasına cevap verir:

-“Ayol ne bileyim.. ben,

Geçirdiler de diyemem, geçirmediler de diyemem…”

(!!!!!!!!!!)

Biz tarih anlatıyoruz… Tarih…

Tarih bu.

Roma’lı komutanlar Yunanlılar’a,

“Sizi komünist Arnavutlardan biz kurtardık…” diyerek

Yunan halkıyla bir antlaşma yaparlar.

Antlaşma mealen şöyledir:

1-“Her kurtaran halaskâr kurtardığını düzer,
Buna razı olacaksınız…”

2-“Askerlerinizin kafasına Kirpa geçirsek bile
Bizimle dost kalacaksınız…”

3-“Sonra askerlerinize  himation / eteklik giydireceğiz
Yine sesinizi çıkarmayacaksınız…(!)”


Bir de geçmişini soruyorsunuz.

Geçmişini öptüğümün Yunan muhafız alayı askerleri

Neden eteklik giyiyor?...


Kafana kirpa geçirecekler;

Başkomutan olacaksın,

Sus yavrum sus…


Ellerini arkandan bağlayarak yüzüstü yatıracaklar;

Başkomutan olabilirsin,

Dayan yavrum dayan,


Sırtına çıkıp hoplayacaklar

Dayan yavrum,

Başkomutan olabilirsin,


Himation / eteklik giydirecekler,

Nasıl olsa kendi bayrağının altındasın…

Mutlu ol (!)



…Ve bütün bunlardan sonra Roma’ya

Daha sadık bir asker olacaksın.


Yunan ruhlu asker olmak her yiğidin harcı değildir;

Demokratik asker olmak çok zordur, çok.

Şu pis bıyıklarını da kes!...

Ne o Türko gibi (!)

Sen Türk askeri mi olacaksın ?...


Yediklerinden, içtiklerinden, Korfu’dan Kefalonya’ya

Asma köprü olacaktır.


Bütün bunların karşılığında iyi besleneceksin

Daha ne istiyorsun ?!!!=


Roma, M.Ö. 200’de Yunanlıyı kurtarmak için

Gerçekten Yunanistan’ı işgal etmiş,

Romalı komutan

P. Sulpicıus Galba komutasında Thessalia’ya girmiştir.

İşte Yunanistan’ın doğusundaki terörü,

Siyasilerin uzun süreye yaymasının sebebi

ABD’nin (Pardon, Roma Devleti’nin)

İşgal gerekçesini hazırlamak içindi.

Bunun için,

Asker ve Erkek komutanları harcayarak,

Yumuşak komutanlar dönemini seçtiler.


Artık Yunan Ordusunda

Fatih Ürek gibi büyük şahsiyetler

Başkomutan oluyorken:

-İki mi atayım, üç mü atayım…

-Evet mi desem, hayır mı desem….

-Gel de diyemem, git de diyemem…

-Var da diyemem, yok da diyemem…


“Gıt gıt, gıdaak!...

Yumurtam sıcak,

İnanmazsan gel de baak”

Diye tavuk gibi gıdaklarken

Roma Ordusu Komutanlarından

T. Quinctius Flamininus

Bu fırsatı kaçırmaz;

Gurk tavuğu bastırır ve civciv çıkarır!



Ertesi sene Roma’lı askerler baştan sona kadar

Yunanistan’a girmişlerdi. M.Ö. 199

T. Quinctius Flamininus,

Kynoskephalai mevkiinde

Arnavut V. Phlipp’i yenerek Yunanlılar’ı kurtarmıştı.


M.Ö. 197’de

Thessalia’da yapılan antlaşmaya göre

Yunanlılar’ın önüne bir fatura konulmuştu.

Oysa Arnavut V. Philipp’in dedesi

Megalos Aleksandros (Büyük İskender)

Persler’e karşı savaşarak

Yunanlılar’ı yok olmaktan kurtarmıştı.


 TARİHTE
PAŞA BOZGUNU FELAKETLERİ

Büyük İskender, Yunanlıları Perslerden kurtararak
Büyük bir devlet kurmuştu
Ve öldüğünde
Büyük bir ordu bırakmıştı. M.Ö 321

Peki,
M.Ö.320 yılında
Büyük İskender’in bıraktığı devasa orduya
Ve Adriyatik’ten İran’a kadar uzanan
Büyük Yunan Devleti’ne ne olmuştu?

O gün
Dünyanın en güçlü ordusuna sahip oldukları halde,
Büyük İskender’in ölümünden sonra
PAŞA BOZGUNU’NA uğramışlardı.

Paşa Bozgunu ne demektir?

Paşalar, “devletin çok büyük olduğunu
Ve idare etmenin çok güç olduğunu…” söyleyerek
Ülkeyi 12 eyalete (satraplık) bölmüşler
Ve böylece kendi devletlerini
Yok etmişlerdi.

Alçaklığın sınırı yoktur…

Alçak Paşalar “Eyalet” derken,
Roma Devleti
Eyaletleri birleştirerek
Roma’ya bağlıyordu.

Roma Devleti M.Ö. 407 yılında kurulmuş,
Çeşitli dönemleri geçirdikten sonra
Nihayet M.S.1453 yılında
Doğu Roma (Bizans) Devleti
Ancak Fatih Sultan Mehmet’in toplarıyla yıkılabilmişti.

Böylece Roma Devleti
407+1453=1860 yıl yaşamıştır.
Devletin uzun ömürlü olmasının sebebi
Eyaletleri (beylikleri) birleştirmesindedir.

Osmanlı da
Beylikleri birleştirerek devlet olmuştu;
Yıkılırken de
PAŞA BOZGUNUYLA
Yıkılmıştı.

Kafir boş durur mu?...
-Mısır’ı eyalet yapın!
-Eflâk’ı eyalet yapın!
-Yunanistan’ı eyalet yapın!

Paşalar “baş üstüne” dediler.
Tarikat Lideri Halet Efendi
Kâfirin başkentine yerleşti
Ve oradan İslamî(!) fetva verdi;
Paşalar hemen uyguladı.

Selanik daha Yunan ordusu tarafından kuşatılmadan
Kara Tahsin Paşa’nın eliyle
Hiç kurşun atılmadan teslim edildi…

Tarikat Lideri Halet Efendi
O gün “eyaletlere bölünün…” emrini vermişti.

Halet Efendi ölmedi;
Bugün de kâfirin ülkesinde yaşamaya devam ederek
“eyaletlere bölünün!..” emrini uygulayacak
Alçaklarını arıyor.

Halet Efendi’nin
Eski alçak paşalarından
Kara Tahsin Paşa’nın Selanik’te,
Tepedelenli Ali Paşa’nın Yanya’da,
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Kavala’da
Yunanlılar tarafından
Şükran duygularıyla dikilen anıtlarını
Ve heykellerini
Ve de Halet Efendi müzesini
Görmeden geçmeyiniz.

Osmanlı,
Paşa Bozgunu Savaşlarıyla yıkılmıştır.
Adını doğru koyalım.
Aynı, Büyük İskender Devletinin yıkıldığı gibi…

Osmanlıyı 600 yılda düşmanları yıkamamıştı ama
Balkan Savaşları ve seferberlikte yediği
PAŞA BOZGUNLARIYLA
Koskoca devlet toz edilmişti.
O hale gelmişti ki
1919 yılında köylülerle mülakat yapan
İstiklal Gazetesi’ne halk şöyle demişti;
-“ Bu akılsız paşalar
Kendi Milletinden çok İngiliz’i seviyor;
Bari bıraksınlar da
Bizi İngiliz’in uşakları değil
İngilizler yönetsin…” demiştir.
(Allah bir daha böyle
Akılsız paşalara
bu milleti müstahak etmesin!!!)

Türk Milleti,
İşgal yıllarında orduları dağıtılmış haldeyken…
Ayaklarında çarıklarla yeniden ordu kurdu,
Elle yapılmış silahlarla
Dünya tarihinin en muhteşem
İstiklal Zaferini kazandı… /tarih notunu düşmüştür.

Şimdilerde,
Dünyanın en güçlü ordularından birine
Sahip olduğumuz halde,
Büyük İskender’in Yunan Paşaları gibi veya
Tarikat lideri Halet Efendi’nin paşaları gibi
Konuşan olursa…
”Eyaletlere bölünelim, idare etmek güçleşti”
Derse ne olur?
Ne olur?...

Tarih yine notunu düşecektir:
“Dünyanın en güçlü
Ordularına sahip oldukları halde,
PAŞA BOZGUNUYLA
Helak olmuşlardı…”



İşte böyle bir veledi zina milletin

Bizde kalmış tohumları da,

Kendisini, karısını, kızını

Velhasıl tüm sülâlesini

Düşman tecavüzlerinden kurtararak,

Kendisine devlet kuran lideri

Gazi Mustafa Kemal’e

“Deccal” diyordu,

Sülâlesine tecavüz eden düşmana ise,

DOST DİYORLARDI.

Biz de, onların tecavüzcülerini özlemesinden,

Şiddetli bir demokrasi krizine girildiğini anlıyorduk.

Aslında, demokrasi dedikleri şey,

Onlar için

“Etnik Bakiye Sendromuydu…”

Ve demokrasi arttıkça

“Etnik Bakiye Krizleri” de artıyordu ?...


KÖTÜ TOHUM(…)


İSTİDLÂL:
Nihayet 2500 yıl sonra
Yunanlılar akıllandılar.
Öz be öz Minos/Yahudi
Adası olan Girit’te
Tek Yahudi bırakmadılar, sürdüler…
Nereye sürdüler dersiniz?...

Biz de aptalız ya,
Osmanlı arşivini okumadık…
Girit’te 35 Bin Türk vardı;
30 bin Türk, koyun boğazlar gibi katledildi;
Kalan 5 bin Türk gemilere bindirildi,
İki günlük vapur yolculuğu sırasında
85 bin oldular.
Hüsnüyadis,
Hüseyin Hüsnü Bey (Kaç tane?) olarak
Türkiye’ye geldiler…
Türk Giritliler tenekeden evlere yerleştirildiler.
Zadelere(!) ise büyük çiftlikleri verdiler.
Sorun nerede peki?...
İşgal günlerinde hangileri ihanet etti?...
Öğreniniz!

100 bin nüfuslu Selanik’te
60 bin Yahudi vardı.
Selanik’te tek Yahudi bırakmadılar,
Sürdüler…
Nereye kakaladılar dersiniz?...

O kadarıyla da kalmadılar:
Birinci Dünya Savaşı’nda Yahudileri
Bulgar çetelerine öldürttüler…
İkinci Dünya Savaşı’nda da
Alman askerlerine Yahudileri öldürttüler…
Kalan Yahudiler komünistlik sevdası ile
Yunanistan’da büyük bir iç savaş çıkardılar.
Yunanistan’ı kana buladılar.

Bizim Yahudi Komünist Mihri Belli ve arkadaşları
İşte bu savaşa yardıma gitti…
Bilahare Türkiye’ye döndüler.
Moskovalı Yahudi Komünist Radifiş’in emri ile
Bu defa da Türkiye’de iç savaş denemelerini yaptılar.

Türkiye’de her daim
Siyonist - Haçlı Emperyalizminin
Solcu, sağcı ve dinci ajanları oldular.

Komünistler de
Kripto Yahudilerdi,
Faşistler de…
Tarikatlar da…

Müslüman Türk’ten
Ne komünist çıkar, ne de faşist,
Ne sağcı, ne de solcu…


Şimdi Yunanistan’da Mişonlar
Dükkân bile açamazlar.

İşte bu lânet olasıcaların
Anladığı dil budur…


 Peki
Oylama (ostrakizmos) hakkı olanlar kimlerdir?
Mahalle, yani demos delegeleriydi.
Bu nedenle, kahraman komutanların
Halkın sevgisine mazhar olmaları durumunda,
Onları sürgüne göndermek için
Demos-krate yaptılar.
“Demo-krat” denen Yunan demokrasi piçi de
Böylece dünyaya zuhur etmiş oldu.
Demos’un demo’suna,  Kırate’nin Krat’ını ekle,
Al sana “demokrat” fırlatması.

Oy pusulası yapacağız diye
Katledecek kaplumbağa kalmayınca,
Keramaykos (Keramikçiler) mahallesine gittiler,
Keramikten oy pusulası yaptırdılar.

Ama oy pusulalarını basan keramikçilerin
Oy kullanma hakkı yoktu.
Atina dışındakilerin oy kullanma hakkı yoktu.
Köylülerin de hiç birinin oy kullanma hakkı yoktu.
Kölelerin oy kullanma hakkı zaten yoktu.

Yalnız Atina’da yaşayan
Demos (mahalle) delegelerinin
Oy kullanma hakkı vardı.

Pardon, daha bitmedi…
Hiçbir kadının oy kullanma hakkı yoktu.
Hatta kral karısı olsa bile,
Orada oy kullanma hakkı hiç bir zaman olmadı.
Zaten parlak fikirli Yunan filozoflarından
Aristo, Platon ve Sokrates’in ünlü okullarında
Bir tanecik kız öğrencisi olmamıştı.
Çünkü kadınların,
Embriyonlarını tamamlamadan doğdukları için
Eksik olduklarını anlatarak büyük filozof olmuşlardı.
Dişi olmalarının sebebi, eksik embriyonlarıydı.
Serserileri okullarında toplamışlar,
On (Deka) serserinin başına da
Bir Dekani koymuşlardı.
Eski Yunanca’da “Dekani” serseri başı demektir.
Bizim okumuş cahiller de
Mis gibi “Ser Müderris” unvanını beğenmeyerek,
Üniversitede Dekan (serseri başı) olmakla övünüyorlardı…
Daha serserisi DİREKTÖR oluyordu,
En serserisi ise YÖKTÖR oluyordu…
* * * 
Bugün Türkiye’de Siyasi partilerin
Genel Başkanlarının
Ve Sendikaların Genel Başkanlarının
Tayin ettiği delegelerin seçim yapması gibi…

Yalnız Kral’ın tayin ettiği
Soysuz soyluların arasından seçilen,
Kral’ın köpekliğine soyunan  delegelerin oylarıyla
Demokrasi(!) kurulmuştu,
 İşte  “Demokrasi” budur !!!
 Yunan altın çağında
Demokrasi’nin tek amacı vardı:
Kölelik düzenini ayakta tutmak,
Kadınları demokratik yolla köleleştirmek.
 Bugün ülkemizde olduğu gibi…
Ne kadar çok benziyor değil mi?
Ne kadar demo-krate’yiz değil mi?

Peki,
Bizim cibilliyetsizler
Türk Kurultaylarını biliyorlar mı?
Başkomutan kurultay yapınca,
Tüm ordu mensuplarının  oy kullanma hakkı vardı.
Çamaşırcı, bulaşıkçı, erlerin dahi
El kaldırarak oylamaya katılma hakkı vardı.
Büyük Kaan’ın kurultaylarında
Tüm kadınların söz hakkı vardı.
Kölelik geleneği olmadığı için
Herkesin kurultaya katılma hakkı vardı.

Bu milliyetsizler
Demokrasiyi nerede arıyor?...
Atina’da…

Atina’daki muhteşem(!) demokrasi sayesinde
Kahraman komutanlar cezalandırıldıkça,
Sonunda komutanlık liboşlara kaldı.
Liboş komutanlar cephelere gitmeden
Şerefli(!) komutan üniformalarıyla
Liboşluk yaparak
Durumu ziyafetlerde idare ediyorlardı.

İki yüz yıl böyle idare ettiler,
Sonra 12 parçaya ayrıldılar,
Buna 12 şehir birliği dediler.
Bir gün geldi ki,
Bizimkiler doğudan küt diye indirdiler.
Artık Yunanlılar, liboş komutanlarını
Cepheye gönderemiyorlardı.
Komutanlar neden savaşsın ki,
Savaşan komutanlar
Demokrasi adına hapse atılıyor,
Meydan liboş komutanlara kalıyordu. (M.Ö. 350)

Bu işler size bir şeyler hatırlatıyor mu?...
=Albay Talat Aydemir ve arkadaşı Fethi Gürcan,
Asker ve erkek komutanlardı…
Onlar idam edildiler…

Eski Yunan tipi folofoş demokrasisine
Geçiş süreci başladığı gibi
Türk İstiklâl Harbi Kahraman Komutanlarından
Mustafa Muğlalı Paşa’yı
Müebbet hapse mahkûm ederek işe başladılar.
Hep muharip sınıfı asker
Ve erkek Komutanların peşine düştüler.
Eşref Bitlis Paşa ve arkadaşlarına kadar
Onlarca asker ve erkek Komutanların başlarına
Hep bir şeyler gelmiştir...=
Yeteer, yeter artık !!!

Haydi, bütün bunlar tesadüftü diyelim.
Şayet Gazi Mustafa Kemâl Paşa  hayatta kalsaydı,
Yunan tipi folofoş demokrasisine geçer geçmez,
Muhtemelen ilk iş olarak
Tesadüfen(!) idamdan yargılanacaktı.

Eski Kuvvayı Milliyeci Celal Bayar’ı bile
İdama mahkûm ederken,
Aslında Türk İstiklâl Harbine katılmasının
Hesabını soruyorlardı.

Bize inanın; gerisi palavra…

Ne tesadüftür ki,  Merhum Adnan Menderes de
Çiftliğinde Kuvvayı Milliyecileri beslemiş
Ve bilfiil Türk İstiklâl Harbinde
Genç bir direnişçi olarak görev almıştır.
…Ve idam edildi.
Eski Kuvvayı Milliyeciler’in kurduğu devlette
Baş Savcı olmuş Egesel
Ve Ağır Ceza Reisi Salim Başol
İstiklâl Harbi yıllarında
Sülâlesiyle birlikte tırsımışlar
Ve Millî Mücadele’ye katılmamışlardı
Ama Etnik Bakiye sapıklığı ile
Eski düşmanlarından intikam alıyorlardı.
Kimse uyanmadı…
Kimdi onlar (…)
Bunları anlatmıyorlar.

Bu işleri çevirenlerin davranış kültür genleri,
Padişah Genç Osman’ı
Yedikule Zindanlarında tecavüz ederek
Boğduranlara dayanır.

Ne yazık ki bu sapıklar 60 seneden beri
Yurdumuzu yeniden sarmış bulunuyorlar.
Dünya tarihinde
Padişahının ırzına geçmiş tek cibilliyetsizler
Şimdi de “Demokratça”(!) saldırıyorlar.

Bu günkü Kahpe Bizans Medyası
Tamamen bu kökü bozukların yuvasıdır.

Kompozit,  Kripto/Çıfıt/Folofoş
Yunan Demokrasisi budur.
Padişahının ırzına geçmiş cibilliyetsizler…

Peki, ne istiyorlar?
Askerler Nato’nun telekızları gibi olmalı;
Asker Paşa değil, şef garson Paşa olmalı,
Süleyman Şefik Paşa gibi;
Yalnız Kâfirden emir almalı…

……En son
Buraya kadar geldiler (?)
Son durak beyler!
Bu otobüsten ineceksiniz!!!
Çok pis kokuyorsunuz;
Bu otobüs sizinle gitmez!...

Eski Yunanistan’da,
İşte böyle bir dönemde bizimkiler,
Pirayus’un kıyı dibindeki
Salamis adalarına yerleştiler. M.Ö. 470-370
Yunanlılar hâlâ bir erkek komutan arıyorlardı.
Aradılar, taradılar 12 şehir birliğinden
Bir erkek komutan bulamadılar.
Sonunda birilerinin önerisiyle,
Bizim Arnavut İskender’i buldular.
Biz o’na Büyük İskender dedik;
Onlar Megalos Aleksandros dediler.
İşte Arnavut İskender’in emanetiyle
Gerdeğe girmeye de
Yunan Medeniyeti denir.

Yunanlılar bir dönem İngiliz emanetiyle,
Başka bir dönem Fransız emanetiyle,
Amerikan filan… Emanetiyle
Gerdeğe girmekten
Çok büyük mutluluk duyuyorlar…

Şimdi onlarla egemenliğini paylaşma zevki için kudurmuş
Bazı hemşerilerimiz olduğunu duyuyoruz.
Demek ki emanet şeye(!)  ortak olmak istiyorlar…
Bu tip zavallılar
Hep
Şeyini şey ettirirler!!!

DEMOKRASİ NEDİR?
Demokrasi onlar için çok iyi bir şeydir…
Zıbık gibi bir şey…
Önce siyasiler kullanıyor,
Sonra her seçim döneminde
Kararsız halka tavsiye ediyorlar.
Halk ta memnun kalırsa  bir sorun çıkmayacaktır.
Artık zıbığa alışmışlardır.
Her seçim döneminde “zıbık”lanırlar.

Bir de vampirlerin demokratlığı var.
Kendi din kitaplarında:
-“Siz üstün ırksınız,
Ötekileri yalnız siz yönetmelisiniz.
-Siz insan soyundan gelmesiniz,
Ötekiler maymundan gelmedirler;
Bu nedenle onların çocuklarını,
Hamile kadınlarını bile öldürmek size caizdir”
Diye yazmıyor mu?
Hahambaşı: “Lübnan’daki Müslümanlar’ın
Kadınları ve çocuklarını öldürmeniz caizdir”
Diye fetva vermedi mi?
Bu Müslüman Türk Ülkesinde,
Hem de Mânia-sa’da,
Siyonist Müslüman siyasetçinin birisi
“Lübnan’da
Müslüman kadınları ve çocukları öldürse dahi,
Ben açık açık İsrail yanlısıyım.” demedi mi?
Salihli yerel gazetesinde demecini okumadınız mı?..
-Sanki Mania-sa ahalisinin %90’ı Yahudi’ymiş
Ve onlardan oy alacakmış gibi konuşan
Ne Yahudi yalakaları var!...
Bir sözle, bütün kapıları açacak çilingir(!)…
Dingil (!!!)-

İşte, o Türk siyasetçisinin
Hahambaşı gibi konuşmasına da
“Vampir demokratlık” denir.
Allah’ın Kitabı Kur’ân-ı Kerim’in
“Lânetlenmiş Kavim” dediği hangi kavimdir,
Niçin lânetlenmiştir biliyor musunuz?...

“Siz daima onların efendisi,
Türkler sizin uşaklarınız olmalıdır”
Diyen Kriptolar, bütün melânetlerini
“Demokrasi” adına işlemediler mi?

Ey Mü’minler!
Ey iman edenler!
Bu vampir Çıfıtlar
“Demokrasi platformu” diyorlarsa
Kendi vatanımızda
Köle olacağımız günler yakındır.

Bu vatanı geçmişte işgal ederken,
Hiç kimseyi Laz, Kürt, Arnavut, Çerkez diye
Ayırmadan öldürdüler.

Emperyalistler doğuda
Kürtlerimizin yarısını katletmişlerdi.
Şimdi oralara giden
Kripto-çıfıt-kan emici
-Beyni bitli- vampir profesörler
 Kürt raporları hazırlıyorlar.

Bu kâfirler, atalarımızı katlederken
Kimseyi Kürt/Çerkez/Abaza/Laz/Arnavut
Diye ayırmadan,
Eşit davranarak öldürmüşlerdi.
Şimdilerde ise kendileri
Yahudi Faşizminde birleşerek (Büyük İsrail Projesi)
Bizi çok demokratik(!) yöntemlerle
Eşit parçalara bölüyorlar!!!

Türkiye’de azınlık hakları sorunu var diye

Ortalığı kırıp geçiren

Vampir suratlı profesörler de aynı kriptolardı.

Çünkü azınlık hakları palavrasının hemen arkasından

“Türk’üm demeyin ırkçılık olur…” diye ekliyorlar.


Sen anavatanın İsrail’e git, İsrail’de

“Yahudi’yim demeyin, ırkçılık olur…” de

Vampir suratlı Orangotanyadis !



Asıl gayeleri Türkiye’de azınlık faşizmini kurmaktı.

Bunu da başardıklarına inanıyorlar.

Onun için bu kadar kudurdular.



Kesinlikle yanılıyorlar,

Tarih boyunca hep yanılmışlardı

Ve her gittikleri yerden kovulmuşlardı.

Ama bu ülkede kendi Çıfıtlıklarını
Türk isimleriyle saklıyorlar.

Bir vampirin oğlu,
Yakın bir zamanda ne demişti?
“22 Temmuz seçimlerinden sonra
Biz onların efendisi,
Türkler bizim uşaklarımız olacaktır…”

Bu nasıl olacakmış?
Seçimle;
Yani, demokrasiyle (!)
 Söylediklerine yalan diyelim…
 Ama söylediklerini ispat etmek için,
Kendisi ve bütün sülalesiyle birlikte
İngiliz işgal gemisine koşmuştur.
14 Mayıs’ta Çanakkale Boğazı’nı
Mehmetçikten izinsiz geçerek,
15 Mayıs 2008 günü Dolmabahçe’de demirleyen
İngiliz işgal gemisine…

Dolmabahçe’ye demirleyen İngiliz işgal gemisine
Neşeyle ve hûşû ile gitmişler
Mustafa Kemal’in 15 Mayıs 1919’da,
Samsun’a hareket ettiği günün rövanşını almak için,
15 Mayıs 2008 günü
Zevkten ağızları kulaklarına varmıştı…

Oysa eski işgal günlerinde Kriptolar  daha akıllıydı.

16 Mart 1920 günü,
Haçlı İşgal Ordusu askerleri
Dolmabahçe’den Tophaneye doğru
İhtiram yürüyüşü yaparken,
Gayrı Müslimler tarafından
Konfeti yağmuruna tutuluyor,
Çılgınca alkışlanıyorlardı.
Kaldırımda Ermeni Kirkor, Rum Aleko,
İngiliz işgal askerlerini çılgınca alkışlarken,
Yahudi Mişon’un sessiz kaldığını görmüşler,
Rum Aleko,  Mişon’u dürtükleyerek;
-Vire Mişon, sen neden alkışlamoorsun,
Yasasin demoorsun?...
Mişon cevap verir:
-Kuzum Aleko, alkışlayacaym,
Yasasin diyeceyim ama,
Daha belli değil ki kim yasasin!

6 Ekim 1922 günü
İngiliz işgal ordusunun askerleri
Bu kez Tophane’den Dolmabahçe’ye doğru
Tersine yürüyerek, işgal gemilerine geçmişler,
Defolup gitmişlerdi.
Giderken
O günkü işbirlikçilerini de götürmüşlerdi.

İngiliz askerleri defolup giderken,
6 Ekim 1922 günü akşamında,
Bu kez Türk Ordusunun askerleri
Dolmabahçe’den Tophane’ye doğru
İhtişamla yürüyorlardı.
Mişon avuçları patlayıncaya kadar alkışlıyor,
-Yasasin, yasasin Türk Askeri
Diye çığlık atıyordu…
Ermeni Kirkor ve Rum Aleko,
Türk Askerlerinin muhteşem yürüyüşünü
Sessizce izlerken Mişon onlara sesleniyordu:
-Kuzum Kirkor, Kuzum Aleko,
Anladınız mi şimdi kim yasasin?...

SON PERDE MİŞON İÇİN ÇOK ACI OLACAKTIR.

Şimdilerde Mişonlar akılları sıra
Türk adıyla Kriptoluk ederek
Kurnazlık yapıyorlar.

 İkinci işgal günlerinde,
14 Mayıs 2008 günü İngiliz işgal gemisi
Kasten 15 Mayıs’ta Dolmabahçe’ye demirleyerek
Gazi Mustafa Kemal’in
Samsun’a hareketinin intikamını alıyordu.

İkinci işgal günlerinde,
15 Mayıs 2008’de Kraliçe Elizabet’in resepsiyonuna
Bu kez hiçbir Rum,
Hiçbir Ermeni vatandaşımız katılmamıştı.
Ama bu defa Mişon bütün sülalesiyle
İngiliz işgal gemisindeydi.

İşgal gemisini şereflendirmek(!) için
Bu kez yalnız Yahudiler
Gemiye neşe içinde onboard olmuşlardı.

Bu sefer ayıp ettin Mişon!

Anlaşıldı Mişon, bu vatanda
Artık sana yer ve yar olmayacaktır.
Rahat sizi dürttü,

Siz Kartaca’yı da
Aşırı rahat günlerinizde yaktırmıştınız.

Sakın burada denemeyin !!!

Sizi cezalandırmak için Allah aklınızı aldı…

Bu kez siz gideceksiniz, siz…

İngiliz gemileri,
İhanet eden Mişonları almaya gelecektir,
Şüpheniz olmasın!


İSTİDLÂL:
16 Mart 1920’de
İngiliz işgal gemisinde verilen resepsiyona;
-Rumlar katılmıştı.
-Ermeni katılmıştı.
-Yahudiler katılmamıştı.(dikkat)
-Payitaht Valisi katılmıştı.
-Zaptiye Müdürü Kara Kemal katılmıştı.
-Erkan-ı Harp Reisi katılmıştı.
-Sadrazam Damat Ferit Paşa katılmıştı.
-Dâhiliye Nazırı oradaydı.
-Ali Kemal de oradaydı.
Bir de Allah için konuşalım:
Hain(!)  Padişah Vahdettin bile
O günkü resepsiyona gitmemişti.

15 Mayıs 2008’de,
İngiliz işgal gemisinde verilen
Resepsiyona bir bakalım:
Bu defa
-Rumlar katılmamıştı.
-Ermeniler katılmamıştı.
-Mişon katılmıştı
-Azınlıklardan maalesef yalnız Yahudiler katılmıştı.

Hayrola Mişon;
Türkiye de
Yahudi işgali tamamlandı gözüyle mi bakıyorsun?...
Ki bu kadar cesursun (!)

Başka,
-Bu defa sadrazam da katılmamıştı. (dikkat)
-Padişah, Hain(!) Vahdettin’in bile kemikleri sızlıyor.
Çünkü Vahdettin’in makamı adına  katılan olmuştu !!!
-Zaptiye Müdürü Kara Kemal yine temsil ediyordu…

-Payitaht’ın Valisi yine oradaydı.
-Dâhiliye Nazırı yine oradaydı.
-Erkan-ı harp reisi katılmamıştı.(dikkat)
Çok önemli bir artışla
Yeni işgal günleri medyasından
Eşek sürüsü gibi Ali Kemal katılmıştı.

NETİCE-İ İSTİDLÂL:
 Sadrazamınıza ve Erkan-ı harp reisinize sahip çıkın,
Yoksa onları harcamak isteyeceklerdir…
Bu vampirlerin ne olduğunu iyi biliriz.

NEREDE KALDI  ATALARIMIZIN DÜSTURU?
Cumhuriyetle beraber gelen düsturumuz…
Nerede kaldı bizim
Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış milletimiz?

Şimdi biz aşiret ve tarikatlarla parça parça olmuşuz,
Kripto Çıfıtlar sınıfsız, imtiyazsız  kaynaşmış oldular.
Aslında koskoca bir millet imtiyaz haklarını kaybetmiş.
Tüm imtiyazlar Çıfıtlara geçmiştir.

Bu kriptolar, gözümüzün içine baka baka

Siyaset oyununu kalleşçe oynadılar.



Aynı şehirde, oğlu sözde milliyetçi partide,

Kendisi dinci partide,

Biraderi sözde Atatürkçü partide,

Amucası komünist partisinde

Mutlaka yönetici oluyordu.

Mescide gittiğimizde mutlaka imamın

Tam arkasında saf tutuyorlardı.

Birinci safta hiçbir zaman bize yer kalmıyordu.

Her yerde, her türlü renge giren

Bu davranış, Bu ilkesizlik,

Tipik bir çıfıt kültürüdür.


Türk kadını

Kendi anlayışına göre başını örterek

İslâm’ın hizmetinde olduğunu belirtmek isteyebilir.

Peki, başına türban geçirerek

Kâfirin hizmetine girmek

Hangi kitapta yazıyor?

Peki, başını örterek

Irak’ta binlerce Müslüman çocuğun

Öldürülmesine sessiz kalmak,

Veya kâfirle ortak olarak

Müslüman katili olmak

Hangi kitapta yazıyor?...


Türbanlı Kripto kızlarının

Ecnebi memleketlerinde kabuklu yemiş yiyerek,

Yabancı damat getirmesine ne denir?...


Biz bu Çıfıtların

Kabuklu yemiş sevenler derneğine de karışmıyoruz.

Lâkin Türk insanının imanını sigâya çekiyorlar.

Yabancı damat getiren kızları,

Oyalı yazmalı, yaşmaklı kızlarımıza

Niçin türban takmıyorsunuz diye fırça atıyordu.



Bu Çıfıtlar hiç bir zaman

Rabbin kim? diye konu etmediler,

“Şeyhin kim? Tarikatın ne?” dediler.

İşte külâhlarımızı değişeceğimiz yer:

“Başını örterek

İslâm’ın değil, kâfirin hizmetine girmek…”

 Kripto oldular vurdular…
Sefarat oldular vurdular…
Siyonist, Mason,
Yakubî, Kapanî, Karakaşî oldular,
Vurdular,
Vurdular Allahsızlar, vurdular !!!

Şimdi işte bu azınlık faşizmine
“Demokrasi” diyorlar.

Onların Demokrasi Platformları…
Bizim İnsan ve İslâm Plâtformumuz var.
İnsan olamadılar, bari “demokratım” desinler.

Irak’ta  Müslüman çocuklar öldürüldükçe
Demokrasi adına alkışladılar,
İnsanlıktan çıktılar.
İnsan olmadan “Demokrat” oldular.
Sonunda demokrasinin de,
Demokratlığın da ırzına geçtiler.
 Demokrasi lafından da,
Demokrat lafından da kusacağımız geldi…
Faşistin adı Demokrat oldu.

Bütün oyunları bitti.

Şimdi Aleviler, Sünnîler, Kürtler,
Lazlar, Çerkezler, Abazalar,
Boşnaklar, Pomaklar, Arnavutlar,
Dadaşlar ve arkadaşlar
BİR oldu.
Hep birlikte topunuzu govalicek…
Size tüymek düşüyo gari,
Haydi tabanları yağlayın Çıfıtlar !!!

 İŞGAL GÜÇLERİ ADINA DEMOKRASİ
NASIL GELDİ?
Eski işgal günlerinde Yunan Haçlı Ordusu
Bursa’yı işgal ettiği gün,
Türk Büyüklerinin türbelerini tahrip etmişti.
Yunan Subayları,
Ertuğrul Gazi’nin Sandukasını tekmelerken
“Kalk Ertuğrul, kalk ta torunlarının halini gör,
Haydi, onları kurtarabilirsen kurtar bakalım…” demişti.

Vatan kurtarıldıktan bir süre sonra,
Bu defa Demokrasi,  düşman adına geldi
Ve Ertuğrul ilinin adını Bilecik yaptı.
Allah belanızı versin!
Yere batsın sizin demokrasiniz!
“Tebbet ye da…”
İki eliniz kurusun, soyunuz, kökünüz kurusun !!!

Kâfir, 700 yıllık Saruhan İli’nin adını
Mania-sa (maniak-sa) yaparken de
Bir Vampir Demokrattı…
Yere batsın sizin demokrasiniz !...

Alınız demokrasinizi “Zıbık” diye kullanınız !!!

Daha onlarca
Demokrasi Katliamı sayabiliriz…
Kâfir, demokrasi adına darbe yaptı;
Bir Başbakan ve iki Bakan’ı
Demokrasi adına idam etti.
 Başbakan Adnan Menderes’i,
İdama mahkûm eden
Nemrut Mustafa Divanı üyelerinin
Kim olduklarını bile sormadınız.
Yazıklar olsun!

Onları idam edenler de,
Arkasından timsah gözyaşlarını dökenler de
Aynı Kriptolardı.

Sonraki yıllarda,
Devletin işlerinin kötü gitmesinden
16-17 yaşındaki çocukları mesul tutarak,
Bir gecede, emirle, yaşlarını büyüterek
İdam edenler de aynı Kriptolardı.

İspat mı arıyorsunuz?
Türk Kültüründe
Devletin işlerinin kötü gitmesinin hesabı
Çocuklardan sorulmaz;
Çocuklar idam edilmez;
Çünkü masumdur.


Kâfir,
“Demokrasi Plâtformu” kurarak,
Milleti sağcı-solcu diye kırdırırken,
İkisinin de kumanda merkezinde
Çıfıtlar/Kriptolar vardı.
Millet kırılırken Çıfıtlara hiçbir şey olmuyordu.

Kâfir, “Demokrasi Plâtformu” kurdu;
Alevi, Sünni çatışması çıkardı,
Bu milleti birbirine kırdırdı.

Laik, anti laik çatışması çıkardı;
Laiklerin başı da, anti laiklerin başı da
Aynı kahpe Çıfıtlardı.

Osmanlı’nın son dönem Yahudi Mason Şeyhülislâmları:
Yahudi Mason Şeyhülislâm
ZİYAEDDİN EFENDİ
14 Şubat / 13 Nisan 1908
Sultan Abdülhamit Han’a kan kusturmuştu,
İç savaş çıkardı,
İttihat Terakki Fırkası’nda yöneticiydi. (Alman Fırkası)

Yahudi Mason Şeyhülislâm
MUSA KÂZIM EFENDİ / 1911
Balkan savaşlarında kâfir masonlara çalıştı,
İttihat ve Terakki fırkasında yöneticiydi. (Alman Fırkası)

Yahudi Mason Şeyhülislâm
HAYRİ EFENDİ / 1914
Suat Hayri Ürgüplü’nün babasıydı,
Hürriyet ve İtilaf Fırkasında yöneticiydi,
İttihat ve Terakki’nin Selanik Şubesi kurucusuydu,
İngiliz Fırkası,
Çocukları da halen öyledirler.

Yahudi Mason Şeyhülislâm
MUSTAFA SABRİ EFENDİ /1918-1919-20
Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nda yöneticiydi,
İngiliz Fırkası,
Halen bütün ailesi aynı yolda yürüyorlar…

İtilafçılık ta onlarındı, İttihatçılık ta…
Cumhuriyet geldikten sonra,
Komünist Partilerin hepsinin de yöneticileri kriptolardı
(Halen öyle)
Sözde Komünizmle Mücadele Derneklerinin
Kumandası da onlardaydı.
Eşekler tepişti arada otlar ezildi.

Bütün döllerini Cumhuriyet döneminde,
Ya Komünist-Sosyalist- TİP
Kurucuları arasında görüyoruz,
Ya da Komünizmle Mücadele Derneklerinde
Veya Karanlık Aydınlar Ocaklarında görüyoruz…

Bu Yahudi Mason Siyonistlerin hepsi de
Dinlerarası Diyalogçu’durlar.
Torunları da aynı soyun boku oldu.
-Bilin bakalım bunlardan hangisi ketkülah amcanın dedesidir.-
Daha belanızı bulamadınız mı?!!!
BU BELÂ HEPİMİZE YETER !!!

Cumhuriyet dönemini mi soruyorsunuz?...
1948 Yılından sonraki Şeyhülislâmların içinde de
Sadece birisinin, Türk ve Müslüman olduğu için
Görevine son verildiğini biliyoruz;
Ötekiler hakkında bilgimiz yoktur (!!!)

Ayrıca imamlara verilen gerçek görevin
“Türk Milleti’ni İslâm’dan soğutmak”
Olduğunu da biliyoruz…
Zaten imamların İslâm’ı anlatması da yasaktır…
İmamlarımıza Allah sabır versin…

 Kâfir, akıl almaz modalarla
Milletin aklını başından alarak,
Mini etek modası çıkardı;
Sonra,
Mini etek giyen kadınların eteğine
Sözde İslâm adına jiletle saldırdı.
Modayı çıkaranlar da,  jilet atanlar da
Aynı Çıfıtlardı.
-Halen ilimizde yaşıyorlar.-
 Hâlbuki dinimizde “Açık bulduğunu kapatacaksın,
Daha çok açmayacaksın!” emri vardır.
Siyonazist İslâmcı’dan ancak bu kadar olur…
 Müslüman kadının başörtüsünü
Akıl almaz moda halinde,
Türban diye yozlaştırarak
Kadınlarımızı çıldırtan da
Türbanı yasaklayan da aynı Çıfıtlardı.

Kâfir demokrat,
Irak’ta binlerce Müslüman çocuğun öldürülmesine
“Demokrasi geldi” diyor.
Kadınlara tecavüz edilmesine “Demokrasi” diyor.

Kâfir Kriptolar Demokrasi Platformu kurdu
Kürt – Türk çatışması çıkardı,
Binlerce vatan evladını kırdırdı.

Bizler,
Kürt, Çerkez, Arnavut…
Ne olursak olalım,
Aynı milletin çocuklarıyız.

İçimizden birileri,
Katil Amerika ve Katil İsrail
Bana sizden daha yakındır diyorsa,
O kişi bu vatanın çocuğu değil.
Onun, bunun çocuğudur.
Çünkü kâfir, bin yıl önceki Haçlı Seferlerinin
Öcünü almaktadır.

Bin yıl önce bu millet
Haçlı Seferlerinin önünü kesmeseydi,
Bugün Kâbe diye bir yer olmayacaktı…
UYANIN !!!

Yunan yazılımında, Bulgar, İngiliz, İtalyan,
Alman, Fransız yazılımında
Kısaca batı dillerinde
Müslümanlara TÜRK diyorlar.
Kürtlerimiz kusura bakmasınlar,
Kâfir, öldürürken
Kürtlere de Türk diyor.
Sadece iğfal etmek
Ve süflî emelleri için kullanırken
Kürt diyorlar.
Kâfirin sizi iğfal etmesine razı olacaksanız
Söylenecek söz kalmamıştır.

Kâfir, Demokrasi getireceğim diye
Irak’ta son on yılda
Üç milyon Müslüman’ı Şehit etti.
Irak’ta Yahudi Faşizmine Kürtçülük dedi;
Kürt(Kürtleri değil) adını kullanarak
Katliamlarını kolaylaştırdı.

İçimizdeki  kâfir demokratların, işbirlikçilerin,
Aynı yöntemle
 Türkiye’de en az  beş milyon insanı
Kırdırmayı planladığını  hiç düşünmüyor musunuz?...
Akılsızlar, fikirsizler, hasbalar!

Kendinize gelmek için Türkiye’de
Beş milyon insanın ölmesini mi bekliyorsunuz?
Sizin çocuklarınız yok mudur?
Çocuklarınız bu vatanda yaşamıyor mu?...
Hayâsız, satılmış gamsızlar…
Öküzün gamsızı kasabın bıçağını yalarmış,
 Gamsız öküz gibi,  kasabın bıçağını yalamayın!
 Bıçak kemiğe dayandı.
=Her şeye rağmen,
Bu makûs talihin demokratik(!)  ortamından
Büyük bir mutluluk çıkarıyoruz.
İyi ki Namık Kemaller,
Kırkağaç’lı Şair Eşrefler,
Neyzen Tevfikler
Zalim(!) Padişah zamanında yaşamışlar,
Zalim demokrasiyi görmemişlerdi…
Yoksa onları demokratik(!) bir şekilde
İdam edeceklerdi!...
Ya bir de
Demokratik Padişah Kenan’ın
Eline düşselerdi…=

Bütün bunlar olurken,
Vatanımızda
Çok yüksek makam sahipleri de vardı;
Ya olmasalardı (!!!)

Yüksek makam sahipleri:
”Vatan ve Millet,
Tarihinde
Hiç görülmediği kadar tehlike altındadır…”
Diyerek Milleti göreve çağırmadılar mı?...
Maazallah, Millet bu çağrılara uyarak,
Kazmasını, küreğini, piştolunu kaparak
Meydanları kana bulasaydı…
Halimiz nice olurdu?

Millet, kendine maaş vermiş,
Makam vermiş,
Görevini yapsın diye…
Onlar ise Milleti görev yapmaya çağırdılar.
İşte tarihte görülmemiş şey budur!!!
Millete gaz verdiler,
Gazı kapanlar Ergenekon’a koşmuş,
Gazı verenler de Ergenekon’da tavşan avına çıkmış…
Bu arada
Türk’ün kutsal mekânına da (Ergenekon’a)
Defi hâcet etmişler…
İşgal günlerindeki Venizelos bile
Bu kadar yapamamıştı…

Ya Rabbim!
Bunlara akıl fikir ver de
Akılsız kalmasınlar!
Ya Rabbim!!!

İ.Ethem Söylemez
Saruhan Gönül Dostları 19 Temmuz 2008 


Kim bilir (!)
Vatanına lâyık olmamış bir milleti
Belki de Cenâb-ı Allah
Bir şekilde cezalandırıyordur.
Allah çocuklarımızı İblis’in şerrinden korusun.
=Amin !!!=

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder