18 Ocak 2011 Salı

PALİO TÜRKO -II Kemal EVCİOĞLU

Palio Turko
İZMİR’İN İŞGAL SAHNELERİ
-BİRİNCİ BÖLÜM-

         13 Mayıs 1919. Ayafotini.
İzmir Metropolithane’sinde heyecanlı bir hazırlık var. İnsanlar, Metropolithane’nin büyük salonuna toplanmaktadırlar. Öğleden sonra saatler dördü göstermektedir. Salon saat ikiden bu yana dolmaktadır. Kavaslar, papazlar, Rum ve Yunanlı gazeteciler, cemaatin bütün azaları ve mahalli heyetler hınca hınç doldurmuşlardır büyük salonu.
Herkes sessiz bir şekilde karşıdaki Yunan Konsoloshanesi’nden Mavrudis’in gelmesini beklemektedir. Nihayet, Yunan Heyeti Reisi görünür. Metropolithanenin salonuna aceleyle girer. Mavrudis, pek bir heyecanlıdır. Adeta titremektedir. Sağında Metropolit Hirosostomos, uzun ve kısa enli haçını göğüs hizasında taşımakta, birlikte cemaatin önüne doğru ağır ağır yürümektedirler.
Ama ne yürüyüş! Bu yürüyüş her zamankinden farklıdır. Belli ki önemli bir gündür. Mavrudis kürsüdeki yerini alır. Ağlamaktadır. Gözyaşlarıyla Venizelos’un beyannamesini okumaya başlar. Daha ilk olarak, “Müjdeler olsun dindaşlarım” kelimesi ağzından çıkar çıkmaz,
         “Zito, Zito” sesleri salonu doldurur. Orada bulunanlar birbirlerini kucaklamaya başlarlar. Sevinç doruğa çıkar. Mavrudis, salonun belli bir sükunete ulaşmasını bekler ve beyannameyi okumaya devam eder.
         “Yunanistan, İzmir’i işgal etmek üzere barış konferansı tarafından memur edilmiştir. Asırlarca beklenen emelimiz tahakkuk etmiştir. Milletimiz idrak eder ki bu karar, konferansı idare edenlerin vicdanında Enosis kabul görmüştür. Balkan Harbi’ne kadar aynı boyunduruk altında esir bulunduğum için bugün, küçük Asyalı Rum kalplerinin ne denli sevinç duygularıyla dolacağını iyice hissediyorum. Bu duyguların açığa vurulmasını önleyecek değilim. Lakin, yapılacak gösterilerin yerli ahali arasında vatandaş unsurların hiçbirine karşı husumet ve hareket mahiyetini almayacağına eminim. Aksine olarak, fazla sevinç, nümayiş diğer unsurlara karşı kardeşlik hisleri göstermekle eş anlamda görülmelidir. Bu unsurlara denmelidir ki:
         Biz diğerlerinin zararına kendi üstünlüğümüzü ve zorbalığımızı yerleştirmek için bir boyunduruğun kaldırılmasını kutlamıyoruz. Onlara Yunan hürriyetini, cins ve mezhep farkı olmaksızın eşitlik ve adaletle bahşedeceğiz. Umum unsurlara karşı bu itimat ve emniyeti telkin etmekle yalnız milli cevherimize sadık kalmayacağız fakat yüksek milli menfaatlerimize de mükemmel bir surette hizmet etmiş olacağız.
İtalyan unsuruna bilhassa hususi dikkat gösterilmelidir. İzmir’in Yunan işgali konusunda İtalya’nın da diğer müttefiklere katılmış olması nazarı dikkate alınmalıdır. Yunanlı Küçük Asya’dan bu ricalarımın sonuçsuz kalmayacağını ve bizzat İzmir’in kendisine “İhya-yı Milli incilini” getirmek suretiyle yakında sizi ziyaret edebileceğimi ümit ederim.
Elefterios Venizelos.” 
         Metropolithane sözün bitiminde bir anda alkışlarla kaplanır. Kucaklaşmalar, sarılmalar, gürültülü bir sevinç seline dönüşür. Venizelos İzmir’in işgalini önceden müjdelemiştir.
         Ne ki Venizelos’un bu beyannamesinde söylediklerinin tersi olacaktır. Verilen sözler tutulmayacak, Anadolu kan ve gözyaşına boğulacaktır.
Olanlardan dedikodu olarak haber alan Ali Nadir Paşa, Harbiye Nazırı Şakir Paşa’ya telgraf çeker. Halk arasındaki şayialara göre İzmir’in işgal edileceğini, Yunanistan’dan daha evvel İzmir’e getirilmiş bulunan Yunan Kızılhaç ekiplerinin el altından yerli Rumlardan teşkil edip silahlandırdığı, bu kuvvetlerin de içeriden işgali tamamlayacağını önceden bildiririr. Ne surette hareket edileceğini sorar ve kendisine acele emir verilmesini ister. Kendisine hiçbir cevap verilmez. 
İtilaf Devletleri’nin işgal güçleri kumandanı Amiral Calthorpe, gündüz İzzet Bey ile Ali Nadir Paşa’yı huzuruna çağırarak yapılacak işgali önceden haber verir ve kibarca da bir tehdit savurur. 
         “Beyler sabah Yunan birlikleri itilaf devletleri adına Smyrna’yı (İzmir’i) işgal edecek. Sakın birliklerin güvenliğini ihlal edecek bir olay olmasın!”
         Ali Nadir Paşa ağzını açmaz. Amiral Calthorpe’dan gelen telgrafın ardından şahsen telgraf başına geçerek Harbiye Nazırı ile tekrar muhabere yapar. Cevap ilginçtir:
         “İşgal vukuuna dair Bab-ı Ali’ye henüz verilmiş bir malumat yoktur. Amiral’in bu teklifi mütareke şartları hükümleri icabından olmakla, muvafakat edilmesi lüzumu tabiidir.”
         Ali Nadir Paşa da:
Öyleyse bu işgal geçici bir mahiyet taşımaktadır. Bunun bir Yunan işgaline yol açacağı bir şayia olsa gerek” diye cevap verdiğinde karşılık olarak Harbiye Nezareti’nden gelen telgrafta:
         “Bu gibi şayialara ehemmiyet vermeyiniz” denir.
14 Mayıs 1919 Çarşamba...Gece yarısına az bir süre kala Mondros’ta Türk’ün kaderi ile oynayan Amiral Calthorpe, İzmir Valisi Kambur İzzet’e ve Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa’ya bir nota gönderir.
Bu notada, mütarekenin 7nci maddesi gereği İtilaf Devletleri namına işgalin başlayacağı bildirilmektedir. Bu kararın, Bab-ı Ali’ye de bildirildiği ve çıkarma kuvvetlerinin 15 mayıs 1919 sabahı 08.00 itibariyle işgali başlatacağı, Yunan deniz müfrezelerinin 07.00’dan itibaren iskeleleri işgal edeceği ve esef verici olaylara meydan verilmemesi konusu da yer almaktadır. Ayrıca, Osmanlı kıtalarının bulundukları yerlerde kalmasının sağlanması gerektiği, telgrafhanenin bir İngiliz Müfrezesi tarafından işgal edileceği, sansürlü olmak kaydıyla resmi muhaberata izin verileceği de bildirilmektedir.
Akşam bu notanın alınmasından sonra ertesi sabah Ali Nadir Paşa, bir kumandanın Türk askerine verebileceği en acı emri verir. Türkleri boyunduruğa davet eden bu emirde:
         “İzmir müstahkem mevki tahkimat bölgesi bugün öğleden sonra İtilaf Devletleri kıtaları tarafından işgal edilecektir. Toplar ve diğer her türlü harp malzemesi bu kıtalara teslim edilecektir. Bu bölgelerdeki kumandanlar, subaylar ve erler bölge dışında ve gerisinde toplanacak olup kolordunun vereceği emre göre hareket edeceklerdir. İşgal esnasında katiyen karşı konmayacak, işgale gelecek itilaf müfrezelerine gereken kolaylık gösterilecektir. Yarın sabah Yunan Birlikleri İzmir’e çıkacak olup peyderpey şehri işgal edecektir. Esef verici olayların engellenmesi için bütün kıtalar bulundukları garnizonda kalacaklardır.”
         Paşanın kimbilir belki can belki de ikbal kaygısıyla tabi olduğu bu emri nakletmek kendisine de zor gelse gerek. Ama kimileri için bu o anın gereği olan bir zorunluluktur. Ne ki o zaman bu tip bir hal tarzını benimseyenler çoğunlukta olsaydı Yunanlıların ve İngilizlerin işi ne de kolay olacaktı! Hiç istiklal olur muydu? Herşey ne de kolay cereyan ederdi. Mesela Mustafa Kemal ve arkadaşları da bu hal tarzlarını benimsemiş olsaydı nasıl olurdu!
         15 Mayıs 1919 Perşembe. Midilli Adası. Önceki gece yarısı Yunan tümenini taşıyan gemiler, Yero Limanı’na girer. Bir süre adada bekleyen Birinci Yunan Tümeni sabaha karşı İzmir’e doğru yola çıkar. Averof Zırhlısı ve Leon adlı Yunan muhribi, bir savaş gemisi, namı diğer Kılkış, mağrur bir şekilde İzmir Körfezi’ne girerler. Gemiler demirler demirlemez, Tümen Kumandanı Albay Zafiriu ve Filo Kumandanı Albay Mavridis Averof Zırhlı kruvazöründe toplanır ve İzmir’in işgal eylem planını yapar. İtilaf Devletleri donanmalarının başkumandanı Amiral Calthorpe aynı gün Albay Zafiriu ile gizli bir toplantı gerçekleştirir. Calthorpe verdiği emirde:
Türklerin Mukavemete imkan bırakmamak için İzmir Şehri etrafı süratle abluka altına alınacaktır. Yabancı unsurların şehir içinde kargaşa çıkarmalarına imkan bırakılmayacaktır. Şehir içinde vukua gelecek mukavemetleri kırmak için Türk ve Rum mahalleleri birbirinden tecrit edilecektir.” Der.
Yalnızca, Yunanlılar değil İngiliz ve Fransızlar da işgal maksadıyla orada bulunmaktadır. Hatta, Amerikan zırhlısı Arizona da. Yanında, 4 torpido olduğu halde 12 Mayıs 1919 sabahı Körfez’den geçerek İzmir limanına demirlemiştir. Bir süredir itilaf donanmasına ait yabancı savaş gemileri zaten İzmir Limanı’nda demirlidir.
Öğleden sonra bahriye silahendazları inerek şehrin muhtelif noktalarını işgal ederler. İngiliz birlikleri, Karaburun ve Uzunada cihetini, Fransız kuvvetleri Urla ve Foçaları, Yunan müfrezeleri de Yenikale’yi kontrol altına alırlar. Ayrıca şehrin içine de birlik gönderirler.
Halk, kordon boyunda sokaklara dökülmüş, sessiz ve üzgün işgali seyretmektedir.  
Bahriye silahendazları öğleden sonra mevkii müstahkemlerini şehrin stratejik bölgeleri olan kaleleri işgal ederler. 
         İzmir Valisi İzzet Köylü Gazetesi idarehanesine bir tekzip yollayarak işgal haberlerini yalanlar.
         “Bazı kötü niyetliler İzmir’İn Yunanlılar tarafından işgal edileceği tarzında şayialar çıkarmışlardır. Tekzip olunur.”
         Bir gazeteciye de şöyle demeç verir:
         “Bunların nereden çıktıklarını bilmiyorum. Şüphesiz maksatları bu gibi şayiaları kötü niyetli, havsalaları hayalet ile dolu bir takım sadedilleri heyecana getirmektedir. Mukadderatı cihanı tanzim ile uğraşan sulh konferansı kendi kararlarını gayet gizli tutmakta iken, bu havadisleri doğru olmak üzere kabul etmek pek basit düşüncelere has bir mütalaadır. Herhalde Sulh Konferansı’nın netice-i mukadderatı gayet adilane olacaktır.”diyerek Vali avutma yapmaktadır.
         Vali İzzet, Muğla ve sahillerinin İtalyanlar tarafından işgalinin endişeye mahal olacak bir mahiyette olmadığını da söyler. Aynı muhabire devamla şöyle demeç verir:
         “Bu dakikaya kadar devletimizin menfaatlerine aykırı Avrupa’ca hiçbir karar olmadığı gibi zuhur edecek kararın aksi olacağına dair de bir emare mevcut değildir. Bilakis memnuiyeti mucip birçok emareler vardır.
         Hep yalan hep dolan!
Oysa bu demeci verdiği gün Venizelos’un metropolithanede okunan mesajı halk arasında çoktan duyulmuştur. Ne tesadüf değil mi? Ne acı değil mi? Vali kimbilir hangi gerekçeyle gözler önünde ayan beyan gerçekleşen bir işgali bile neredeyse reddedecektir.


* Ey parlak güneş nurunu söndür
Rengini Türklüğün ruhuna döndür
Ey nazlı kamer görünme öyle
Elmas livasla salınma böyle
Ey bülbül ötme git gülistana
Feryat et, bağır hazin mestane
Hazin maşukan güllere söyle açmasın
Bahara artık ıtrıhı saçmasın
Ey yeşil ağaçlar, çimenli dağlar
Niçin ırmakların öyle şen çağlar
Duymadın mı hala vatan kan ağlar
Evladı yastadır karalar bağlar
Yunan denilen o eski düşman
Sanki kudurmuş bu melun yılan
Bulunca fırsatı fevretmez hemen
Saldırmış İzmir’e vermeyup aman
Bak galip olunca insanlar neyler
Adalet mürüvvet demez mahveyler
Wilson prensip hepsi boş şeyler
Ezilir mağluplar iman et inan
*Bknz İstiklal Harbi Gazetesi- Bir Anadolu Şairi’nden alıntıdır.


 Saruhan Gönül Dostları 20 Mart 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder