ABDÜLHAMİD HAN’IN BÜYÜK SIRRI
Türk Devlet Geleneğindeki Sembol: İç İçe Geçmiş Üç Ay Yıldız (Hilâl)Sultan’a bir zarf
verilir. Zarfı açan Sultan, içindeki kâğıdı çıkarır. Kâğıdın üzerine çizilmiş;
iç içe geçmiş üç hilâlî görür ama bu şekle bir anlam veremez. Bu iç içe geçmiş
üç hilâlîn, ne manaya geldiğini düşünür, ancak bir neticeye varamaz. İlk önce
aklına, Teşkilât-ı Mahsusa veya İttihat ve Terakki Cemiyeti gelir. Bu şeklin,
onlarla bağlantılı olup olmadığını düşünür. Sultan’ın bu konular üzerinde fikir
yürüttüğünü, biz Derviş’ten öğreniyoruz:Derviş, olayı bize şöyle nakleder:
“Sultan beni çağırdı. Huzura vardığımda, Sultan’ı biraz düşünceli gördüm.
Usulünce selâmımı verdim. Hareketlerinden aceleci bir tavrı olduğu hemen
anlaşılıyordu. Hızlı bir şekilde selâmımı alıp, ’gel derviş’ dedi. Elindeki
kâğıdı göstererek; ’bu ne ola ki, bir anlam veremedim?’ Dedi. Zarftan çıkan
kağıtta, sadece bir sembol vardı. Sultan bana; ’ bu yeni bir mesaj mı, yoksa
tehdit mi, bir fikrin var mı?’ Diye sordu.Biraz tereddüt ve endişe ile
Sultan’ın elindeki kağıda baktım. Gördüğüm sembol beni çok rahatlattı. Çünkü
gördüğüm bu sembol, Türk Devlet geleneğinin bir nişanesiydi. Benim
bildiğim; Bu sembolün kökeni, Hoca Ahmed Yesevi Sultan’a kadar gidiyordu.
Muhakkak öncesi de vardı. Bu sembol, Türk Devleti’nin dünya
hakimiyetini simgeliyordu. Türk Devleti’ni, dünya hakimi yapmak için;
bu uğurda kendini adayanlara verilen ve manası anlatılan bir semboldü
bu.Sultan’a durumu izah ettim. Sultan beni dikkatlice dinledi. Sonra şöyle
dedi: ’Neden ben bunu şimdiye kadar bilmiyordum? Bunu eğer daha evvel bana
söyleseydiniz, Osmanlı Devlet Arması yerine bu sembolü
kullanırdık’ deyince, Sultan’a şöyle cevap verdim:’Sultanım, bu sembol; bir Türk
Devleti’nin arması olamaz! Sadece bir Türk Devleti’ni temsil
edemez! Çünkü bu sembol, bütün Türk Devletleri’nin, ortak kuruluş ve beka
felsefesinin sembolüdür. Dünya Türk hakimiyetini sembolize eder. Yani bir devlete
mal edilemez. Büyük Bir Seçici Kurul’un yüzyıllar boyu
süregelen bir geleneğinin izlerini taşır. Ahmed Yesevi ile yeniden bir
anlam kazanan bu sembol, Gizli Kurul’un sembolüdür.’Bunun üzerine Sultan,
’iyi ama neden bana daha önce söylemediniz?’ Diye sorar.Derviş ise; ’Efendim,
demek ki nasip ve zaman bugüneymiş. Bu sırrı sizin bilmeniz bugün istenmiş. Bu
sırrı sizin dedelerinizin çoğu öğrenemeden bu dünyadan göçtü gitti.’ Sultan
tekrar şaşkınlıkla ve birazda kızarak sordu;’Ne yani, dedelerim de bilmiyorlar
mıydı? Koskoca İmparatorluğun Padişahları da bunu bilmiyorlar mıydı? Kim bu
teşkilat?’Derviş, büyük bir saygıyla cevap verir: ’Sultanım, bu teşkilat; Türk
tarihi var olduğundan beri var. Benim bildiğim, en son Hoca Ahmet Yesevi’nin
duasıyla, Anadolu’yu yeniden Türk hakimiyetine almak için, bu teşkilat
faaliyete geçerek tekrar can buldu. Bunlar, herhangi bir Türk Devleti,
yeryüzünde hakim konuma gelene kadar faaliyet gösterirler. Örneğin, Fatih
devrinde, Kanuni devrinde bu yapı uyumaya geçmiştir. Çünkü istenilen hedefe
ulaşılmıştır. Ne zaman ki Türk Devletleri zaafa uğrar, endişe hasıl olur, beka
sorunu yaşar, bu yapı o zaman tekrar uykudan uyanır, faaliyete geçer. Dünyanın
her yanına anında kök salar…’Sultan, Dervişe dönerek, ’bu sembolün bana
gönderilmesi, yeni bir devletin alameti mi?’ Diye sorar. Derviş bunu üzerine;
’İnşallah Efendim’ der ve Sultan’a, sembol ve bu yapıyla ile ilgili derünî
bilgiler verir. Padişah gönderilen sembolden ve Derviş ile olan konuşmalarından
şu sonucu çıkarmıştır; ’öyleyse bugün uyuyan bu yapı uyanmış ve harekete
geçmiştir.’ Sultan derin düşüncelere dalar ve aklına kendine daha önce söylenen
şu kelimeler gelir: ’Seni tahta padişah olarak oturtmuyoruz. Seni buraya
yeni kurulacak Cihan Devleti’nin temellerini atman, Osmanlı’nın yıkılışını
uzatman ve dünyayı oyalaman için Hakan olarak oturtuyoruz…’Padişah Derviş’e
şunları söyler; ’bizler de zannederdik ki; bu saltanat, bu taht, bize
babalarımızdan, atalarımızdan emanet edildi. Oysa ki, şimdi anlıyoruz ki, bu
taht atalarımızdan emanet edilmemiş. Demek ki gerçekten bizi tahta oturtanlar
varmış…’”(Konun ayrıntısı başka bir yazı dizimizde anlatılacaktır.)Yıllar
sonra, Abdülhamid Han’ın büyük katkıları ile teşkilatın önü açılmış, bir çok
büyük tarihi olaydan sonra, Gazi Paşa önderliğinde T.C Devleti Meclisi’ni
kurmuş, Cumhuriyet’in ilanı vukuu bulmuş, ilk Meclis toplanmış, bir sene
boyunca Meclis’in tüm faaliyetleri zapta geçirilmiş ve arşivi yapılmıştır.
1923- 24 yıllarındaki Meclis’in bütün zabıtları bir kitapta toplanmıştır.
TEŞKİLAT gururla bu KİTAP’A sembolünü basmıştır.