18 Ocak 2011 Salı

ÇIĞIRINDAN ÇIKMAK Ahmet ÇINAR



Çığırından çıkmak!
Ahmet Çınar
24.12.2009

Bizim şu Manisa’daki yerel gazetelerin yaptığını tanımlamak için başka bir sözcük bulamıyorum. Sipil Dağı’nın eteğinde yayımlanan yerel gazeteler, kelimenin tam anlamıyla ve de her anlamıyla, çığırından çıkmış durumdalar.

Hangi konuda mı?

Yalakalıkta.

Yaltaklanmakta.

Dalkavuklukta.

Diyeceksiniz ki, İstanbul’da yayımlanan ulusal gazeteler çok mu farklı? Değil elbette.

Ama Manisa’daki durum asap bozacak cinsten.

***

1995’ten beri Manisa milletvekili olan Bülent Arınç, her ay olduğu gibi geçen hafta sonunda da memleketi Manisa’ya geldi. Bir takım toplantılar, açılışlar filan. Bildiğimiz terane.

Buraya kadar her şey normal.

Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Manisa’ya geleceğini duyurmak da, hadi bir dereceye kadar haberdir. Bomba haber filan değil, rutin bir haberdir. Gazetecilik deyişiyle, iki sütuna on santimlik bir haberdir olsa olsa… Bunu da anladık.

Arınç’ın iki günlük programını dakika dakika da verebilirsiniz, bunu da anlarız.

Ama hayır…

Manisa’nın en yeni yerel gazetesi Gündem’in manşeti ne olsa beğenirsiniz?

Sekiz sütuna manşet, büyük harflerle:
“HOŞGELDİN ARINÇ.”

Görüp duyan da, Bülent Arınç yıllar sonra Manisa’ya ilk kez geliyor sanır. Sanki sürgünden dönüyor mübarek!

Daha üç hafta, bilemedin dört hafta önce burada değil miydi bu muhterem!

Hem bir milletvekilinin seçim bölgesine, memleketine gelmesinden daha doğal ne olabilir?

Başka bir yerel gazete olan Yarın gazetesi de şu manşetle katılmış koroya, büyük harflerle:
“İYİ Kİ VARSIN ARINÇ.”

Ne bu yahu!

Bir parlamenter, bir başbakan yardımcısı, hafta sonunda seçim bölgesi olan memleketine geliyor. Hepsi hepsi bu…

Ama çıkan gürültüye, tokmaklanan davula bakacak olursan; hazret yıllar yıllar sonra ayrı kaldığı memleketine kavuşuyor, insanlar da onu hasretle bağırlarına basıyorlar adeta.

Çizilen resim, yaratılmak istenen hava bu!

Manşetlerden verilen gaz bu!

***

Anladınız mı şimdi “çığırdan çıkmak” ne demektir?

Bir gazetenin en temel görevi; haber vermek, olayların ardındaki gerçeği araştırıp okurlarına sunmaktır. Bir gazete manşetten hem de büyük harflerle “İyi ki varsın Arınç” diyorsa, bu haber vermek filan değil, başka bir şeydir. Ve bu şeyin, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

İstediğiniz üniversitenin, istediğiniz iletişim fakültesinin, istediğiniz gazetecilik bölümünün akademisyenlerine soralım: Bir kentin milletvekili, isterse başbakan yardımcısı da olabilir, bir hafta sonu o kente geliyorsa… Ve kente geldiği gün oranın yerel gazetesi “İyi ki varsın Arınç” diye manşet atıyorsa… Bunun ne olduğuna gazetecilik okullarının akademisyenleri karar versin, hadi bakalım!

***

Bu kadarla da kalmıyor…

Sayın Arınç iki gün boyunca Manisa’daki programını icra ediyor, açılışlar yapıyor, temaslarda bulunuyor, toplantılara katılıyor. Bunların her birinin haber değeri vardır, eyvallah…

Ama bizim gazetelere bir bakalım, neler yumurtlamışlar!

Gündem Gazetesi’nin manşeti: ARINÇ RÜZGARI. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MANİSA’DA ESTİ.

Adamcağız Manisa milletvekili değil de, sanki 12 şiddetinde kasırga. Böyle bir hava basılıyor manşetlerden.

Aynı gazete iç sayfada şöyle devam ediyor: MANİSA’YA ARINÇ BEREKETİ.

Peh peh peh!

Ve 12 sayfalık Gündem gazetesinde tam 22 Arınç fotoğrafı.

16 sayfalık Yarın gazetesinde de tamı tamına 26 Arınç fotoğrafı.

Breh breh breh!

Lafın bittiği, sözün tükendiği nokta da burasıdır herhalde.

***

Arkadaşlar, dostlar, kardeşler… Bunun adı “habercilik”, “gazetecilik” filan değildir.

Tekrar ediyorum, istediğiniz üniversitenin gazetecilik bölümündeki akademisyenlerini, öğretim üyelerini bilirkişi tayin edelim ve soralım.

Gazetecilik midir, başka bir şey midir; soralım!

Ben hazırım.

Tamam, kabul; ulusal medyada, holding gazetelerinde görüyoruz zaman zaman yalakalığın, yaltaklanmanın örneklerini.

Ama ne yalan söyleyeyim, öyle üsluplu yapıyorlar ki, külyutmaz gazete okurları bile anlamıyor yalakalık olduğunu.

Ama şu bizim Manisa’da “kör kör parmağım gözüne” der gibi adeta.

Böyle de olmaz ki…

Böyle de yapılmaz ki…

Aşk olsun yani!

***

Hakkını yemeyelim, Manisa Haber gazetesi Arınç’ın gelişini de, gelişinden sonraki gelişmeleri de, “habercilik” çerçevesi içinde vermiş. Yiğidi öldürsek de hakkını vermek lazım.

Son haftalarda yerel gazeteler konusuna fazla taktığımı söylüyor bazı okurlar.

Takılmayacak gibi değil.

Yerel gazeteler, “majestelerinin gazetesi” ya da “Rockefeller gazetesi” olmayı sürdürdüğü sürece, daha çoook kalem oynatırız bu konuda.

Canı sıkılıyor insanın, canı…

Omurgasızlık can sıkıyor!


* * * * * *

Saruhan Gönül Dostlarından Not:

MANİSA BASINI ZİHNİYETİ NEDİR?...

Biz bu "Biat kültürü ve zihniyetini"
çok, çoook eskilerden beri tanıyoruz.
Merhum Adnan Menderes
Sümerbank Dokuma Fabrikasının açılışını yaptığı gün,
hayatının son mitingini Manisa'da yapmıştı.
Bir daha miting yapamadı,
çünkü bir gün sonra tutuklanarak
Yassıada'ya gönderildi.

25 Mayıs 1960 günü Adan Menderes,
Hükümet binasının balkonundan konuşma yaparken
o günkü Manisa Basını yalakaları
gömlek yakalarını parçalayarak,
kendilerini Adnan Menderes'in önüne atmışlar
"Ölürüz senin için, öl de ölelim" diyerek
çığırtkanlık yapmışlardı...
Bir gün sonra askeri darbe oldu;
‘Senin için ölürüz’ diyerek,
çığırtkanlık yapan yalaka Manisa Basını,
Menderes için hasta bile olmamıştı...
Tam tersine,
bir gün önce "ölürüz senin için" diyenlerden bazıları
hemen bir gün sonra
"Yahu, ne namussuz adammış, meğer neler yapmış" diyerek
"Geç kalan darbe" yazıları yazmışlardı.
Biz bunların feriştahını biliriz...
***
Aynı biat kültürü ve zihniyeti,
25 Mayıs 1919 günü,
sadece bir tabur askerle
Manisa'yı işgal eden Yunan ordusunu
çiçeklerle ve konfeti yağmuru altında karşılamış,
düşmana tek kurşun atmadan şehri teslim etmiş,
onunla da yetinmemiş,
Yunanlılarla birlikte vatansever avına çıkmışlardı.

O gün, işgal günlerinin
haysiyetsizliğine ve yalakalığına karşı isyan eden
bir Vasıf Çınar vardı.
Bugün de, bu şehirde
haysiyetsizliğe ve yalakalığa isyan eden
bir Ahmet (Vasıf) Çınar var…
O gün, iffetsizliğe karşı tek başına savaşan
Ahmet (Vasıf) Çınar
Nasıl ki az zamanda büyük bir zafer kazandıysa.
Bugün de mutlaka Ahmet (Vasıf) Çınar kazanacaktır…
İzliyoruz, göreceğiz…

Geçelim…
Sadece şunu bir sorgulayalım:
Manisa Basını tarihinde ve köklerinde
İşgal güçlerine karşı
Kuvayı Milliye direnişine katılan tek kişi var mıdır(!)?
Bir tek gazeteci…
Varsa bütün söylediklerimizi geri alırız.

Bu kültürün Allah'ı
iktidara göre değişir.
Gündüz güneşe taparlar, gece güneş gitmiştir ay gelmiştir,
geceleyin de aya taparlar.

Bu kültürün köklerini anlamak istiyorsanız
çok eski günlere,
Musa peygamber zamanına kadar gitmek zorundayız.
Musa Peygamber üç gün için Tur Dağı'na çıkınca
hemen fikir değiştirmişler,
‘bakın Musa da gitti’ diyerek
Altın Kaplama Buzağı'ya tapmışlardı.

Yunan ordusunun İzmir'i işgal ettiği 15 Mayıs 1919 günü,
Yunan işgal güçlerine hitaben
o zamanki Yeni Asır Gazetesinin Manşeti:
"SİZİ TEO(ALLAH) GÖNDERDİ,
NEDEN GEÇ KALDINIZ" ...
Yani, sekiz sütuna manşetten: ’HOŞGELDİNİZ’...
O zamanki Yeni Asır Gazetesi,
İzmir Yahudileri’nin gazetesiydi,
şimdi ki Yeni Asır Gazetesi’nin ne olduğunu bilmiyoruz(!)
Ama bildiğimiz bir şey var,
Allah’ın Kitabı'nda bahsedilen "Lanetlenmiş Kavim"
dünyanın neresinde olursa olsun,
bastığı toprakları yangın yerine çevirmiştir.

Bu yalaka zihniyetin ruhu, işgal günlerinde
İstanbul’da yayın yapan ve bu günlerde de
mükerrer olarak yayına devam eden
KAHPE BİZANS MEDYASININ ruhudur.


***
YALAKA BASINI ANLAMAK İSTİYORSANIZ
BÖCEKLER ÂLEMİNİ İYİ BİLMELİSİNİZ.
Huni Böceği’ni biliyor musunuz?
Huni böcekleri yaşamlarını devam ettirmek için çalışmazlar,
ya ne yaparlar?

Yumuşak ve kuru bir toprağın yüzeyinden
huni şeklinde bir kuyu açarlar,
kuyunun dibine saklanarak,
ayakları kayan çalışkan karıncaları yutarlar…
Tıpkı yalaka basın gibi...
***
Örümcekler de yalaka basın gibi ağlarını örerek,
uğur böceklerini tuzaklarına düşürüp avlarlar...
Yalaka basını anlamak istiyorsanız,
Hamam Böcekleri’ni, tüm böcekler âlemini
ve hatta yılanları, solucanları, köstebekleri
çok iyi bilmeniz gerekir...
***
ASLINDA:
Manisa basınına şükran borçluyuz(!)
Çünkü yazdıklarının tersinden giderek
Manisa Basını sayesinde doğruları kolayca buluyoruz.
Yeterki Allah, Manisa Basının diline
"ÖVÜLEN KİŞİ" olarak kimseyi düşürmesin!
Zaten geçmişte kimi övdülerse
Başına mutlaka büyük felaketler gelmiştir,
Ama kendilerine hiç bir şey olmamıştır…
Kime çatarlarsa, hangi olaya karşı çıkarlarsa,
karşılarındaki namuslu insandır,
doğru insandır...
Yeter ki Allah "övülen kişi olarak"
Manisa Basını'nın diline düşürmesin.
Allah, haysiyetli insanlara böyle bir basında
yazarlık nasip etmesin,
kötü yola düşürmesin!!!

BU NEDENLERLE
KENDİSİNE MANİSA BASININDA YAZACAK 
BİR KÖŞE VERİLMEYEN,
Manisa'nın yetiştirdiği tek yazar,
Vatan Evladı Ahmet (Vasıf) ÇINAR'ın
varlığıyla gurur duyuyoruz.


Saruhan Gönül Dostları 24 Aralık 2009
* * * * *  
Saruhan Gönül Dostları der ki:

Sayın Bülent Arınç'ı biz de seviyoruz
Ama
iktidarda olduğu için değil...
Hepsi bu kadar...


Mahkeme kadının mülkü değildir.
Sayın Bülent Arınç bir gün iktidardan ayrılırsa,
o zaman pek muhterem dalkavuklar
eski siyasetçilere ve eski bakanlara ne yaptılarsa,
aynı davranışı gösterecekler,
selamlarını bile kaçıracaklardır.
Bunları halen eski siyasetçilerden dinliyoruz.

Bizim dergâhımız
Fani iktidar yalakalığı dergâhı değildir,
Çünkü tek iktidar ALLAH'tır!...

Sayın Bülent Arınç da bir gün
iktidardan ayrıldığı zaman
(iktidardan düştüğü zaman demiyoruz)
selamlığımız kendisine açık olacaktır
ama dalkavuklarla şimdiden
sıkı sıkı pazarlık yapsa iyi olur,
çünkü eski bakanlara ne yaptılarsa
aynısını yapacaklardır.
Vatandaş Bülent Arınç olarak
mekânlarına gittiği zaman
"işim çıktı, yok abdest tazeleyeceğim" falan...
diyeceklerdir. 

***

ŞİMDİ SİZE
HAYATIN İÇİNDEN:
SENDROM-SARMAL-KILİNİK VAKA,
İLERİ DERECEDE RUH HASTALIĞI NÜKSETMİŞ
CÜMLE ÖRNEKLERİNİ VERELİM....


"Çizmeyi aşma...."
"Yazarken boyunu aşma..."
"Ahmet Çınar! Biraz dikkatli ol!..."
"Boyunun ölçüsünü alırız..."
"Ama geçmişte boy ölçün alınmıştır..."
"Sen önce geçmişini bir gözden geçir..."
"Nerede çeteler,
Ergenekon, darbeciler, Kürt sorunu..."


Komut: "Çizmeyi aşma!..."
Bizim efendilerimize karşı dikkatli ol!
Alman Fühler'i Adolf Hitler'in konuşmaları daima
"Kimse çizmeyi aşmasın, kim çizmeyi aşarsa
boyunun ölçüsünü alırım..."
diye devam ederdi.
Bu yazıda kime
"Çizmeyi aşma!" komutu verilmiştir?...
İşittiğimize göre Yazar Ahmet Çınar,
göğsüne kadar çekilen balıkçı çizmesi giyerek
ava gidiyormuş,
bu durumda çizme Ahmet Çınar'ı aşmıştır,
yazar çizmeyi aşamaz...
Ne olacak şimdi:
Bu muhteşem(!) makalede
çizmenin boyutları verilmemiş,
bu eksiğin bir dahaki sefere
tamamlanması gerekir...

Komünist Stalin'in de konuşmalarında
"Boyunun ölçüsünü almak"ihtarları sıklıkla yer almaktaydı...

***

Şu emir kipine ne denir:
"Sen önce geçmişini gözden geçir!..."

Vakti Saadet'te, gizli Yahudi İbni Sebe,
sudan bir nedenle hır çıkarmış,
Hz. Peygamberimizin amucası,
son Müslümanlardan olan Abbas Bin Muttalib'e
şöyle demiştir:

"Sen önce geçmişini gözden geçir(!)"

Oysa bu sözü söyleyen İbni Sebe
gizli bir Yahudi’ydi...

Bu zihniyet var ya, bu zihniyet:
Farzedelim ki Hz. Peygamberimizle karşılaşsa,
koskoca Peygamber'in
40 yaşından önceki günlerini sigaya çekerek,
‘peygamber olmadan önceki günlerini
bir gözden geçir(!)’

derdi...


***

“Nerede çeteler”:
Hah, tam da üstüne bastınız, tebrik ederiz,
Nerede Sümerbank çeteleri, yazar mısınız?...
Hani dokuz yerde yargılanan ve
 İzmir Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
yüz kızartıcı suçlardan sayılarak
"Nitelikli dolandırıcılık kararı" verilen,
Sümerbank çeteleri...
Sümerbank çetelerini yazmayan
namussuz, ahlaksız, şerefsiz olsun mu...
Olmasın mı?
Öyleyse yazınız!
Bu vatanda,
İlimiz Saruhan Çocukları
ceplerinde iki buçuk lira harçlıkla yaşarken,
Beyaz Fil binası önünde,
elle yazılmış bildirilerle
Sümerbank Çetelerine karşı bu davayı kazandılarsa,
Sümerbank Çetelerini yazmayan basın
İki Buçuk Lira etmez!...

***

Ergenekon,
kendi çevresinde "Her yere kon" olmuş,
başkalarından hesap soruyor...

Darbecilerle kol kola fotoğrafları
poster poster gazetelerinde basanlar,
darbecilerin hesabını başkalarından soruyor...
Yetiş ya Muhammed!...

Kürtlüğü kendileri "sorun" haline getirmiş,
‘Kürt sorununu anlat’ diyerek
başkalarıyla laf mastürbasyonu yapıyor...
Edepsizlik nedir?...

Mezkur yazıdaki cümleleri ve
yüklenen anlam koordinatları çıkarıldığında
zannedersiniz ki bir psikopat konuşmuş;
hayır, psikopat değil...
Sakın faşist Hitler veya
komünist Stalin konuşmuş olmasın;
hayır, değil.
Bir İslamofaşist...
Hayır...
Bir Siyonazist İslamcı olmasın...
Kendisi bilir.
Faşist-Komünist olunur mu,
yani hem faşist hem de komünist...
Yok, hayır, faşist-komünist olunamaz.
SADECE,
Güzide şehir basınının,
güzide bir yazarının kaleme aldığı,
"GÜZİDE BİR MAKALE"

YORUMSUZ.

“24 Aralık 2009 tarihinde Bay Ahmet Çınar, www.haber.sol.org.tr adresli internet sitesindeki yazısında gazetemizi ve Manisa’nın bazı gazetelerini Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç haberleri ile ilgili eleştirmeye kalkmış ve hakaret içeren, boyunu aşan sözler sarf etmiştir. Ahmet Çınar! Biraz dikkatli ol, boyunun ölçüsünü almak bize düşmez. Ama belki geçmişte boy ölçün alınmıştır diye bu kadar saldırganlaşıyorsun.
Sayın Bülent Arınç’ın Manisa’ya geldiği gün gazetemizde manşetimiz ‘İYİ Kİ VARSIN ARINÇ’ idi. Bu manşetimizi Bay Ahmet Çınar beğenmemiş ve gazeteler için şunu yazmış; “YALAKALIK, YALTAKLIK, DALKAVUKLUK”
Öncelikle şunu birkez daha vurgulamak istiyorum.
Evet, “İYİ Kİ VARSIN ARINÇ”. O gün ve bugün fikrim hep aynı.
Sayın Bülent Arınç var olan çizgisini böyle sürdürdüğü sürece bizim de ömrümüz yettiğince, yarınlarda da fikrimiz hep aynı olacak, dürüst ve namuslu insanları desteklemeye devam edeceğiz. Kaldı ki Sayın Bülent Arınç bugünlere gelinceye kadar kendi ilkelerinden, kişiliğinden ve siyasi düşüncelerinden taviz vermeyen, en ufak bir kirliliğe bulaşmayan namuslu, dürüst ve onurlu bir yaşam çizgisinde hayatını sürdüren Manisa’nın bir değeridir. Biz de Yarın Gazetesi olarak bu değerlerinden dolayı
“İYİ Kİ VARSIN ARINÇ” diye manşete taşıdık.
Bay Ahmet Çınar sen önce bir aynada kendine bak, geçmişini bir gözden geçir ondan sonra bizlere gazetecilik dersleri vermeye kalk. Yazında diyorsun ki; “Çıkan gürültüye, tokmaklanan davula bakacak olursan..” Bizim ne davul ne de başka bir şeyi tokmakladığımız yok. Ancak ortada tokmaklanan başka bir şey varsa onu da sen daha iyi bilirsin, bilenler de bilir.
Ayrıca bugüne kadar yazdığın okuyabildiğimiz kadarıyla 50 tane yazınız varsa 49 tanesi Bülent Arınç düşmanlığı ile ilgilidir. Bu memlekette sol bir kalem olarak yazacağınız o kadar çok sorun var ki hiçbirine değinmiyorsunuz bile. Nerede çeteler, Ergenekon, darbeciler, Kürt sorunu....
Sen ancak yazında “Bizim gazeteler bakalım neler yumurtlamışlar, bir gazete manşetten hem de büyük harflerle iyi ki varsın Arınç diyorsa, bu haber vermek falan değil, başka birşeydir” diyorsun.
Evet Ahmet Çınar biz insanlara değerleri kadar değer veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Bunun adı yumurtlamak değildir çünkü horozu olanlar yumurtlar. Manisa halkı da kimin yumurtladığını çok iyi biliyor.”

 ***

Bir de emir buyurmuşlar:
"Bize hakaret ediyorsun" diye.
Bu yazıyı "makale" diye
gazetenin baş köşesine koyanların
kendilerine yaptıkları hakareti,
bir milyon kişi sövse yapamaz!

Bu makaleyi okuduktan sonra Allah'a şükrediyoruz,
Allahımıza hamd olsun diyoruz:
İyi ki Manisa'nın tarihi şahsiyeti,
Manisalı Şair Eşref
bunların zamanında yaşamamış.
Şair Eşref çok şanslıymış,
eğer bunların zamanında
ünlü hicivlerini döktürseydi,
mülayim bir Ahmet Çınar'a bu tehditleri savuranlar
Şair Eşref'i şehir meydanında asmaya kalkarlardı...


BİR ŞAHSI HEDEF ALMADAN, GENEL KONUŞALIM:

Biz şahısları değil, olayları konuşuruz,
tahlillerimizi,
Davranış Bilimi İstidlalinden koyarız...
İstidlal periyodumuzu çizerken
kime, ne koyacağımızı biliriz!
Manisa'da yazar olmak için,
Manisalı şair Eşref'in Manisa şehir meydanlarında
niçin adının olmadığını,
bir heykelinin, bir büstünün olmadığını,
şehir parkında niçin bir rölyefinin olmadığını,
Manisalı Şair Eşref'in İzmir'de bile
bir bulvara adı verildiği halde,
kendi memleketinde
niçin bir bulvara adının verilmediğini
yazmadan yazar olanlara eşek bile denilemez,çünkü eşek olmasına daha yüz sene ister!...

Şair Eşref, kime demişti:

“İstemem, kabrime gelmesin, öz kardaşımı,
Bu dalkavuk yalakalardan o derece yıldım ki,
Razıyım billahi, tek çalmasınlar mezar taşımı...”
Dikkat, dikkat!
Yaşamından yüzyıl sonra bile,
Şair Eşref'ten rahatsız olarak adını unutturan
muhteşem(!) Şehir-Medya kültüründen
söz ediyoruz!...
***

ALT KÜLTÜR İNSANLARI
"YAZAR-YAZMAZ" TAKIMI OLMUŞ.

Şehirde 40 küsur yazar olmalı,
kırkı da tek tip elbise giymeli,
yalnız biat kültürüyle yazmalı,
kırkı da yazar ama yazmaz takımından olmalı.
Bu şehirde yazar, beyniyle yazarsa,
derhal hizaya getirilmeli,
çizmeyi aşması önlenmeli,
boyunun ölçüsü alınmalı, tehdit edilmelidir
ki bundan böyle yazar gibi yaparak
hiç bir şey yazmasın!...
Sürü'den ayrılmasın!
Yazar dediğin,
Zat-ı Ali'lerinin müsaade ettiği kadar
ve tensip buyurdukları tarzda yazmalıdır(!!!)


FIKRA DEĞİL, GERÇEK:

Bir denizcimiz Japonya seferinde
üniversiteli bir Japon kızıyla tanışır,
bir görüşte kıza aşık olur.
Denizci bu…
ikinci buluşmada işini bitirecektir.
Aşk işlerini asla bir gün sonraya bırakmaz.
Japon kız durumu anlamış olmalı ki
buluşma yerine
üniversiteli kırk kız arkadaşıyla birlikte gelir.
Türk denizci, kızlara bakar,
sevgilisini derhal öpmek ister
ama küçük bir sorun vardır,
kızların hepsi de birbirine benzemektedir.
Hangisi sevgilisidir, tereddüt eder ama
bizim denizci bu durumu sorun yapmaz,
kızların hepsini de sıradan öpmeye başlar.
Kaçıncı kızın öpülmesinden sonra,
denizcinin sevgilisi olan kız cırtlak bir sesle:
-"Sevgilim, ben buradayım"
diyerek kendini gösterirken, denizci:
-"Dur bakalım, en son seni öpeceğim" der.

Dua etsinler de denizci o şehre uğramasın,
birbirine benzeyen utanmazlar takımının
kırkını birden öper!!!

***

YAZAR AHMET (Vasıf) ÇINAR
YANLIŞ YAPMIŞ
"DALKAVUK" PAYESİ VERMİŞ

Dalkavukların bile bir onuru vardı.
Dalkavukluk bir yere kadardı.

Karlı bir havada tipi, bora, poyraz eserken,
Padişah,
kürkünü kaftanını giyerek
boğaz sefası yapmak için emir buyurur!
Padişah bu.
En gözde dalkavuğunu da saltanat kayığına alarak
İstanbul boğazında,
kar altında boğaz sefasına çıkar.
Sandalcılar soğuk havaya rağmen
kürek çekerek ısınmaya çalışırlar.
Padişah, kürkünün altına sığınarak ısınır
ama burnu açıkta kaldığı için
dalkavuğuna,
soğuktan kızarmış burnunu şikayetlenerek
bir çare bulmasını ister:
-Burnum üşüdü dalkavuk, bir çare bul, der.
Dalkavuk, ince elbiseleriyle soğuktan titrerken,
Padşah'ın umursamazlığı onuruna dokunmuştur:
-Emriniz olur padişahım,
benim mabadımda sıcak kalmış tek yerim kaldı,
 burnunuzu sokabilirsiniz, der...

Bu sefil kültür, dalkavuk bile olamaz.

*** 
NETİCE-İ İSTİDLÂL

Biz, yazar Ahmet Çınar'ı yolda görsek tanımayız.
Babamızın oğlu değil, halamızın oğlu değil,
kimin oğlu olduğunu da bilmiyoruz.
Bir yazarı yazılardan tanımak yetmez mi?
Ahmet (Vasıf) Çınar dediysek,
bunda mutlaka bir değer ifadesi vardır
ve kendisine "VATAN EVLADI" dedik.
Vatan evladı olmak,
onun-bunun evladı olmaktan iyidir...
Biz, insanların solcu mu, sağcı mı,
komünist mi, faşist mi, dinli mi, dinsiz mi,
milliyetçi mi, milliyetsiz mi
olduğuna bakmayız.
Sadece iki türlü insan vardır;
ya bu vatanın çocuğu olursun,
ya da onun-bunun çocuğu...

KEŞKE ŞEHRİMİZE
BİR OSMANLI PADİŞAHI GELSEYDİ.

Şehrimize Osmanlı Padişahlarından biri gelseydi,
Hatuniye Camii'nin Cuma Selamlığından çıkarken,
yol boyunca sıralanarak
"Gururlanma Padişah'ım Senden Büyük Allah Var!!!" derdik.
Cumhuriyet padişahlarına bunu söyleyemezsin.
Hemen sorarlar adama,

senin adın ne, hangi köydensin,
terbiyesiz, çık dışarı...
Allah cem-i cümlemizi
cumhuriyet padişahlarından
ve yalakalarından kurtarsın!
Amiiiin!

Şehre Padişah gelmemiş, şah gelmemiş,
sadrazam hazretleri gelmemiş,
sadece sadrazam vekili teşrif etmişler...
Ama matbuat yalakalığına bakarsan,
Sadrazam Vekili Hazretleri,
Padişah hazretlerinden de büyüktür:
"GURURLANMA SADRAZAM VEKİLİM
SENDEN BÜYÜK PADİŞAH,
PADİŞAH'TAN BÜYÜK ALLAH VAR!!!"


Saruhan Gönül Dostları 3 Aralık 2009

* * * * * *

Bir okuyucumuzun yorumu:

Çok uzun yıllardır böylesine doyurucu bir yazı okumamıştım. Lakin yazının ilk başlarını okudukça sinirlenip, sinirlendikçe kahroluyor insan. Hemen her gün bir iki gazeteyi "yandaş medya dahil" bazen tahammül sınırlarımızı geçerek okuyoruz. Zira kimin ne yaptığını hangi yalakanın hangi taklayı attığını bilmek spor sayfası edasında okutuyor bize köşeleri, sayfaları.. Ahlak ve edebim içimden geçenleri yazıya dökemeyecek şekilde tezahür ettiği için bazı kelimeleri içime saklıyorum.Yalnız şunun bilincindeyim ki Essebbü kel fail hükmü geçerli ise eğer bu yalakaların ve önlerinde takla attıkları sadrazam vekillerinin hatta onların vekillerinin vekillerinin bile benden çok çekecekleri var. Başınızı ağrıtmayayım ne demiş Hz Ömer; İyi olmak kolaydır ya adil olabilmek?
simsiz TÜRK neferinden Saygı ve hürmetlerle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder