18 Ocak 2011 Salı

Kripto Ermeniler Ergenekon'un neresinde? Yusuf GEZGİN


Ülkemizde “kripto ecnebi” dediğimiz, Müslüman-Türk zarfına girmiş, ama gerçek kimliğini koruyan, hınçla yaşayan, önemli noktaları işgal ederek milletin evlatlarını oralara yaklaştırmayan, güçlü ve etkili bir kesim vardır. Kripto ecnebilerin önemli bir kısmı da Ermeni kökenlidir. Sebataylar kadar olmasa da, kripto Ermeniler Türkiye’de çok etkilidirler. Epeydir eski hasımları Sebataylarla, kara Türklere karşı dayanışma içindedirler.  Bu gün ordudan yargıya, sanat camiasından siyasi alana kadar her yerde bilincini ve hıncını koruyan, pek çok kripto Ermeni vardır.
Kripto Ermenilerin bolca bulunduğu yapılardan birisi de, millete karanlık oyunlar kuran, provokasyonlarla insanımızı birbirine düşürmeye çalışan, her türlü cinayeti işleyen ETÖ’ dür (Ergenekon Terör Örgütü). Örgütün karar organındaki etkilerini bilemiyoruz ama icra organlarında, silahlı-silahsız eylem guruplarını yönlendirenler arasında kripto Ermeniler başroldedirler. Örgütün tetikçi olarak kullandığı, cinayetler işlettiği, hapislerde çürüyen kesimi ise, kime-neye hizmet ettiğini fark edemeyen ahmak Karatürklerden oluşmaktadır.
Ergenekon terör örgütünün tutuklu en önemli sanığı hiç şüphesiz Veli Küçük’tür. Veli Küçük kanaatimce bu örgütün beyni değildir; ama icracısıdır. Veli Küçük’ün defteri oldukça kabarıktır. Madımak katliamında Sivas’ta görev yapan Veli Küçük, ormandan her gün cesetlerin çıktığı dönemde Sakarya jandarma komutanı idi. Güneydoğu’da görev yaptığı dönemde ise, kurduğu paramiliter güçlerle terör estirmiş, pek çok faili meçhule karışmıştır. Yani, Veli Küçük bölge insanını Türk’e ve Türk devletine düşman etmek için bütün araçları ustaca kullanmıştır, hem de “devlet” ve “Türklük” adına!...Güneydoğu’daYeşilyurt köylülerine insan dışkısı yediren Cafer Tayyar Çağlayan Veli Küçük’ün tugay komutanı olduğu dönemde, onun alay komutanı idi. Otuz beş yıl askerlik yapan Veli Küçük, emekli olduktan sonra ise, holdinglerde yönetim kurulu üyelikleri yanında, sivil toplumu organize etmiş, mitingler, gösteriler tertip ederek Ergenekon adına “ortam hazırlayıcı” görevini yürütmüştür.
Yasadışı, karanlık ve karmaşık bir örgüt olan, ülkede kaos-huzursuzluk-çatışma çıkarmayı amaçlayan Ergenekon örgütünün; silahlı, şiddet kullanan bütün atkıları bir şekilde Veli Küçük’e çıkmaktadır. Peki “Türkçü!”, “ulusalcı!”, “devletçi!”, Susurluk soruşturmasında TBMM’nin çağrısına cevap verme luzumu bile duymayan Veli Küçük’ün kökeni, geçmişi nedir?
Anadili gibi Ermenice konuştuğu -yandaşlarının ifadelerinde geçtiğinden dolayı- Ergenekon dosyasında yer alan Veli Küçük Ermeniceyi nasıl ve nereden öğrenmiştir?
Bakın, bir biyografi dergisi olan Chronicle neler yazmış…
“Veli Küçük Bilecik’in Gölpazarı ilçesinin Türkmen köyündendir. Bu bölge Osmanlı Devletini kuran, Yörüklerin yaşadığı bir bölgemizdir. Türkmen köyü Osmanlı dönemi kayıtlarına göre Ermenilerin ezici çoğunlukta olduğu bir yerleşim birimiydi. Köyde çok az Türkmen yaşıyordu. Gerek 1530 yılında yapılan tapu tahrir kayıtlarında, gerekse 1680 yılına ait avarız vergisi kayıtlarında Türkmen köyünün adı geçmemekteydi. Tanzimat fermanından sonra yapılan vergilendirme çalışmalarında bu köyün %85’ini Ermenilerin oluşturduğu görülmektedir. Türkmen köyündeki 200 hanenin 171’i Ermenilere 29’u ise islam ahaliye aitti… Bu köye ait Osmanlı dönemi vergi kayıtlarına bakıldığında, Veli Küçük’ün dedelerinin kökeni net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. 1915 yılına ait Hüdavendigar (Bursa) vilayeti, Gölpazarı kazasının köy nüfuslarında Türkmen köyündeki Ermeni nüfusu, “2460 Gregoryan, 22 Katolik” olarak gösterilmektedir. Osmanlı devletinin mali kayıtlarının bir parçası olan cizye defterlerinde Türkmen köyü hakkında bilgilere rastlamak mümkündür. 1845 (H. 1263) tarihli cizye kaydında; “Küçükoğulları’ndan Artin’in 30 kuruş ve Küçükoğulları’ndan Minasın oğlu Hacik’in 30 kuruş” vergi verdikleri görülmektedir. Ermeni milletinden Küçükoğulları ailesinin ödediği 30 kuruş vergi, ailenin maddi durumunun iyi olduğunu göstermektedir.” (Chronicle sayı 13, yıl 2009, sayfa 52-59)
Ayrıca 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih anabilim dalında Mustafa Türközü’nün “Bilecik vilayeti yer adları” başlığı taşıyan bitirme tezinde; “Türkmen köyünün bir Ermeni köyü olduğu” açıkça belirtilmektedir.
Türkmen köyünün hemen yanında ki köyden bir arkadaşım “o köyde büyükçe bir kilise kalıntısı vardır ve bizim köylüler Türkmen köyüne bakan yakaya “gâvur yakası” derler. Oranın geçmişinin Ermeni olduğunu çevre köylüler bilirler” diyor. Biz bu gün bütün köylüleri suçluyor değiliz. Anadolu’da gerçekten Müslüman olan, ülkeye İslam’a sadık pek çok Ermeni kökenli kimse vardır. Ama bu ülkedeki insanların kökenlerini çok iyi bilen birileri, sanki bu köylere özel yatırımlar yapmakta, çocukları okutarak, devşirerek devletin önemli noktalarına yerleştirmekte ve bir misyon yüklemektedirler.
Chronicle dergisi aynı sayıda, Ergenekon’un önde gelen başka bir sanığı, özel kuvvetler komutanlığında uzun yıllar çalışan, Güneydoğu’daki pek çok faili meçhulün emrini veren, Levent Göktaş ile ilgili bilgiler de vermektedir: “babaannesi Ermeni kökenli olan Göktaş’ın anne tarafı Safranbolu’nun Karan köyündendi. Osmanlı kayıtlarına göre bu köyde 1850’li yıllarda 3000-4000 civarında Rum yaşıyordu. Hristiyan Rumların bir kısmı Tanzimat Fermanı öncesinde Müslüman olmuştu. Fermanın yayınlanmasından sonra tekrar Hıristiyanlığa geçiş yaptılar. (Chronicle, sayı 13, 2009  sayfa: 55)
İsterseniz Ergenekon örgütünün önemli başka bir aktörüne daha mercek tutalım. İşçi partisinin liderliğini, DEV-GENÇ’in başkanlığını yapan, Apo’ya çiçek uzatan, provakatif pek çok olayın mutlaka bir yanında bulunan, kışkırtıcı yazılar yazan, Maocu ve Çin taraftarı iken; Rusya’yla, Aleksandr Dugin ile iş tutan; ama gerçekte İngiliz servisi adına çalıştığı bilinen; son dönemlerde Türkçü-ulusalcı-askerci kesilen; şu anda Ergenekon davasından tutuklu olarak cezaevinde bulunan Doğu Perinçek kimdir?
Doğu Perinçek’in ailesi Erzincan ili, Eğin (Kemaliye) ilçesi Apçağa köyündendirler. Bu bölge 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında yoğun Ermeni nüfusun yaşadığı bir bölgemizdir. Chronicle dergisinin 2008 yılında çıkan 11. sayısında bakın Doğu Perinçek’le ilgili neler var: “Apçağa, içinde çok az müslümanın yaşadığı bir Ermeni köyü idi. Şeriyye sicillerinde Apçağa ile ilgili 10 mahkeme kaydından sadece 1 tanesi Müslümanlara, 9’u Ermenilere aitti. Kısaca köyün önemli bir kısmı Ermeniydi… Perinçoğlu unvanının kökenini anlamak için yine şeriyye sicillerine bakmakta fayda var. Burada adı geçen Perinçoğullarının hepsi Ermeni kökenlidir. Örneğin “Eğin kazasının nefsi kasaba mahallelerinden Arpeki sakinlerinden ve tebaayi Devleti Aliyyenin Ermeni milletinden Parinçoğlu Estepan ve Haçador veled Kifork nam kimesneler erkarındaşları Ohannes veled Perinç muvacehesinde görülen dava..” bunlardan birisidir. Şeriyye sicillerinde bulunan bir başka belge ise, Doğu Perinçek’in büyük dedesi Mehmet sadık efendi ile ilgilidir.  Eğin doğumlu Mehmet sadık şeriyye sicillerine göre “mühtedi” idi.”(Chronicle sayı 11 s.58-60)
Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde siyasetçileri telefonla tehdit ederek meclise sokmayan, ses kayıtları medyaya düşen emekli şahıs da, Orta Anadolu’ya sonradan göçmüş bir Ermeni ailedendir. Hukuk hokkabazlıkları üreterek ülkeyi kilitleyen, Türk milletini enayi yerine koyarak Ergenekoncuları kollayan “duayen?” hukukçu ise bir Sebataydır.
Ergenekon örgütünün “müdahale” ortamı oluşturmak için ortamı ısıtmakta kullandığı Rektörler hep Ermenidirler. Sınavları iptal ederek öğrencileri otobüslerle cumhuriyet mitinglerine gönderen Rektör de, tarihi eser kaçakçılığından yakalandığı halde, ordudaki dostlarının desteğiyle, yargıdaki yandaşlarının katkısıyla kurtulan rektörde; “keşke Türkler Müslüman olmasaydı” diye bir toplantıda konuşan ve Ermeni olduğu medya tarafından öğrenilince “sakın bunu yazmayın” diye medyayı tehdit eden rektör de, Ermeni kökenli idiler. Bir tespite göre Sezer döneminde, aynı anda 14 Ermeni kökenli rektör mevcuttu üniversitelerimizde.
“Ordu göreve” pankartı taşıyan üniversite hocalarından acaba kaçı kripto ecnebi idi ve orduyu millete karşı kışkırtmaktaki maksatları neydi?
Başörtüsü kararını bahane ederek bir irtica paranoyası oluşturmak ve ülkeyi karıştırarak hükümeti düşürmek için hazırlanan mizansenin tetikçiliğini yaptıktan sonra yakalanan Alpaslan Aslan’ın annesi, “Porsor” olan ismini 3 yıl önce değiştirmişti. Bu katilin Türk-İslam çağrışımı yapan bir isim taşıması da ilginçti. Açık olduğu halde bacısının ve anasının medya önüne örtülü çıkması dikkat çekiciydi.
Ülkesine bağlı, diaspora ile problemli, açık bir Ermeni olan Hrant Dink’in öldürülmesinde azmettirici Elazığ Karakoçan’lı Erhan Tuncel’in kökeni de Ermeniliğe çıkıyordu.
Görüleceği üzere en millici, en ulusalcı olarak piyasaya sürülen Ergenekoncuların kökeni Türk ve İslam çıkmıyor…
Kripto Ermeniler Ergenekon’un beyin taktımı gibi görünmüyor. Ama alanda iş yapanlara, ortamı provoke edenlere baktığımızda altından hep (kripto) Ermeniler çıkıyor. Derin işlerde Ermeniler operatör, icracı; Ermenilerden daha beyaz olan Yahudiler ve Sebataylar ise Karar verici görünüyor…
Bu gün stratejik noktalarda pek çok kripto Ermeni ve Sebatay vardır. Bunlar muhtemelen baştan beri; ama özellikle Tek Parti’nin sona ermesinden sonra koalisyon halinde hareket etmektedirler. Millet iradesine karşı sistemin kilitleri olarak kurulmuş ve her ihtilal sonrası tahkim edilmiş kurumların Ergenekonculara sahip çıkarken, hâkim ve savcıları linç etmeye çalışmalarının sırrı bu ilişkilerde aranabilir.
Ermenilerin ve kripto Ermenilerin Türkiye üzerinde ki etkinliğini ve operasyonel kabiliyetini görmek için ASALA-PKK ilişkisine bakmak bir fikir verir. 1980’lere kadar Türkiye’yi asala ile sıkıştıran Ermeni lobisi PKK zuhur ettikten sonra ASALA kozunu bıçak gibi keserek rafa kaldırmıştır.
Ecnebi düşmanlığı yapıyor değilim, Ermeniler de, Yahudiler de vatandaşımızdır; canları, malları, dilleri kültürleri bizimkiler kadar korunmaya değerdir, önemlidir. Ama bir problemi çözmede teşhis tedaviden önce gelir. Ben bu ülkenin önemli noktalarında en azından “irticacı” araştırmaları yapıldığı kadar kripto ecnebilerin araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Hayır onları linç etmek, imha etmek için değil! Ülkedeki problemlerin gerçek sebeplerini, problemlerin faillerini görmek ve çözüm üretebilmek için! Bunu yapabilirsek ülkede anlamakta zorlandığımız pek çok olayı, insafsız husumetleri, ölümüne düşmanlıkları sosyolojik olarak daha iyi anlayabiliriz, çözebiliriz.
Mesela ben “acaba Kürtleri PKK ve Kürtçülüğün kucağına itmek, bin yıllık kardeşlerimizle arada bir husumet oluşturmak için silahlı güçlere konuşlanmış bazı kripto ecnebilerin planlı ve özel gayretleri, işkenceleri, zulümleri, ötekileştirmeleri var mıdır?” diye hep düşünmüşümdür.
“Cumhuriyetin ilk yıllarında Ermeni yetimler neden başka bir yere değil de askeri okullara yerleştirilmiştir? Bunu yapanlar bundan ne ummuştur? Daha sonra bu hayati kuruma ne kadar (gizli) Ermeni sokulmuştur? Bunlar hangi rütbe ve makamlara gelmişlerdir?” hep merak etmişimdir.
Bir Kürt olsaydım da “acaba bu kadar (bazıları Kürt Alevi görünümünde) kripto Ermeni Kürtçü örgütün (PKK) içinde tehcir döneminin intikamını almak için mi bulunuyorlar, bizi bize kırdırıyorlar” diye düşünürdüm.
Acaba birileri “kaldıraç yöntemiyle” toplumun bir kesimini diğer kesimine karşı sürekli tahrik ederek, ülkeyi gergin ve gerilimli mi tutuyor?
Acaba kripto Ermeniler asker içine girerek Kürtlerden, PKK içine girerek Türklerden mi intikam alıyorlar? (Nasıl olsa ölenler Türk-Kürt Müslüman Anadolu insanı oluyor.)
Darbelerde, irtica furyalarında, ordudan atılan insanlarda, 28 Şubat sürecinde, yargının verdiği hukuk dışı kararlarda, üst yargı organlarının siyasi parti gibi çalışmasında kripto ecnebilerin, özellikle kripto Ermenilerin etkisini merak ediyorum ve araştırılmasını dört gözle bekliyorum!..
Aslında birbirine düşman edilen ve kırdırılan gerçek Kürtlerin ve gerçek Türklerin uyanacağı zamanı bekliyorum…


Saruhan Gönül Dostlarından not:
Muhterem yazarımız Yusuf GEZGİN Beyefendi’nin bu yazısında anlattıkları şahıslar
Ermeni değildirler, Pakradunidirler.
Yani Musevi Ermenidirler.
Bu nedenle, Sİyonizme çalışmaktadırlar.
Daha doğrusu Yahudi faşizmine hizmet ederler.
Hrand Dink gibi gerçek Ermenileri Musevi Ermeniler öldürtürler,
Ama Türklerden hesap sorarlar…
S.G.D.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder